Çingene fallarından umduğum sendin,
Heyecanla beklediğim,
Esmer dudaklarından bir dua gibi dökülmesini dilemekti
Seni beklemek…
Fal işte,
İnanmasak da bekliyorduk,
Gelmese de bekliyorduk.
*
Hiç beklemekten yorulmadığım,
Biliyorum bir gün ben yine o dar sokaktan geçerken,
Tam köşe başından dönerken,
Çıkacaksın karşıma,
Yine ansızın yalanacağım sana.
... Ummadığın an’da gelir;
Umdukların! ...
Hep kumar oynuyordum seninle gizliden gizliye,
Zarın istediğim gibi gelmesi ihtimali gibiydi gelişin.
Geldiğinde şaşırır,
Gelmediğinde beklerdim.
Sana gelmek istiyorum,
Bir ayağım yolda,
Bir ayağım çukurda
Çukur daha derin,
Çıkaramıyorum ayağımı.
Bir şey çekiyor beni içerden,
Bir şey çekiyor seni içimden.
Şafak vakti,
Çingene falları,
Rengarenk uçuşan çamaşırlar,
Arnavut kaldırımlarda,
Bitmeyen özlemler, fısıltılı dileklere dönüşüyor.
Akşam vakti,
Kör karanlık, gri yalnızlık,
Sahile yanaşan gemiler,
Birkaç damla bırakır eteğime,
Ardından gözyaşları gelir,
Zamansız özlemlere dönüşür.
Fesleğen kokulu sokak,
Ihlamur kokulu ev,
Hep eskiden kalan bir şey gibi
Şu darbuka çalan çocuklar
Anıları hatırlatır.
(On Dokuz Temmuz İki Bin On İki 12 20)
Nevin AkbulutKayıt Tarihi : 19.7.2012 12:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!