Acil’in önünde ağaçtan bir tak
Her bahar buraya bir kere gel bak
Köşede bir kahve, önünde çınar
Çınarın üstünde kuşlar cıvıldar
Çınarın, kuşların ve insanların
Birlikte olduğu bu kahvehaneye
“Çınarlı Kahve” diyor, taş oynayanlar.
Önünden bir yol geçer , yoldan taşıtlar
Duvarda “Çetin Emeç Caddesi “yazar
Bu caddeyi izleyen bulvar boyunca
Bahçeli taş evler kenardan bakar
Yol boyunca dizili ağaçlarıyla
Bu cadde daha çok akasya kokar
Bu kokuya güler-geçer genç ıhlamurlar
Hastane revirinde yatan hastalar
Acil’de boynu bükük bekleyenlerle
Çınarın altından yola bakanlar
Haziranda, beklenen yağmur yağınca
Ihlamur kokusu giderek artar
Durgun suda büyüyen halkalar gibi
Yayılır, Rasim Ergene Yolu’na kadar
*
“Hoş geldiniz! “ derken İhsan Çuhacı
Görevi devr alır koca çınarlar
Meyveleri olmasa da yaprağı olan
Cıvıldaşan kuşlara koynunu açan
Buralarda gezinen tüm insanlara
Baba gibi gölge olan koca çınarlar
Adliye binasının yanına kadar
Kol kola girerek KASAP oynarlar!
Bir minare görünür kahve önünden
Tek katlı evlerin tam tepesinden
Ati’yi gözleyen bir bekçi gibi
El sallar Yeni Mescit Mahallesi’nden
Dediğim minare oldukça uzun
Mümine Anne’den armağan, kuzum!
Oturmuş ta yüksekçe zemin üstüne
Göz kırpar Keşan’ın Tepeleri’ne
Ve Korudağ çamlarına , meşeleri’ne
Kahve karşısındaki "darül aceze"
Önündeki tabelâ hep değişse de
1915 ‘ ten kalma elbisesyle
Selçuklu’yu anımsatan mimarisiyle
Kendine baktıran penceresiyle
Tarihten bir sayfayı anlatır bize
Gazi’ye-düşküne hep kucak açan
Şifahaneye benzeyen bu taş hastane
*
İşte bunlardır benim bastonum
Bunları düşündükçe ayaklanırım
Bu yüzden buraya yolum düştükçe
Eski bir türküyü söyler dudağım:
“Arabaya taş koydum civanım!”
Bakarım yok artık üzüm bağları
Üzümlerin anası “kadın parmağı”
Kınalı Yapıncak , Papaz Karası
Bademin altındaki üzüm çardağı
Hastane önündeki çam ağaçları
Harman döven çiftçilerin haykırışları
Çoban Çeşmesi’nin serin suları
Küçüklü büyüklü taş ocakları
Küpe çiçekleri, kuzu kulağı
Devedikenleri, katır tırnağı
Geceleri kırda yatan kır çobanları
Çoban köpeklerinin havlayışları
Hiç biri bu diyardan geçmemiş gibi
Bütün bunlar buralara artık yabancı
Ah bu değişimin korkunç yasası!
Her şeyi törpüleyen o zımparası
Küllenmiş olsa da hatıraları
Hala içimdedir mis kokuları
Elbette kimseye yoktur sitemim
Yok olan dereye, bağlara sözüm
Çukurdaki ayazma , kablumbağalar
Tüyleri kirlenmiş kirli koyunlar
Artık tarih oldular â iki gözüm
Her bahar buraya gelip konarım
Ben geçmişten kalan bir kanaryayım!
Çınarlı Kahve’yi yuva sayarak
Mâzi kokan türküler mırıldanırım:
“Hastane önünde incir ağacı”
Canım doktor yok mu bunun ilâcı?
……..*……………Haziran-2018/Keşan
*
*
Ali Koç Elegeçmez
Kayıt Tarihi : 16.6.2018 08:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!