Eski Tüfek, bir iç savaş artığı deneyim,
Çakar almaz olmuştur dinozorun tırnakları.
upuzun, yatıyordu
Yunan Filintası, kayışı kırılmış.
Yorgundu yürüdüğü tehlikeli yollardan,
yanlış doğru karışık, kavgalı yıllardan.
Tavukların itlafındakiler,
can verdiler horoz ötüşlerinde.
İdam imzalayanlar siyasetten,
lokmaya boğulup geberdiler.
Adil olmayanın bahçesinde
açmaz olur güller,
Kuşların çığlıkları tüy atar
Çayır çimen gök yüzünde.
Bulutlar yağmura yıkar toprak anayı
toprak gebedir doğuşa.
Anıtsal o ağacın gölgesi
Kırkbeşyıl önceydi yirmi yaşım
Deniz ,Yusuf ve Hüseyin yoldaşlarım
Hıdırelleze eğlenilen günün şafağı
sabaha karşı asıldılar
Evrenin beşli çetesi tarafından.
Hayır asılmadılar,
Günaydın martılar,
Günaydın deniz,
Günaydın koşuşturma telaşı,
Günaydın uykusuz insanlar,
–uyanıklar–, üçkağıtçılar,–
Sevdalar şehri İstanbul.
Biliyor musun ?..
Güneş koydum adını.
Bu sabah ,
Umutla, sevgiyle , aşkla doğdun !..
Öğlen ateşiydin,
Baharın, taze köklerinden eser yok.
Sanki filiz atmamış,
yaprak göğermemiştik hiç.
Sanki yeni sürgünler vermemiş, sürgünlerimizde meyveye durmamıştık.
Yalan oldu şimdilerde ,
dallarımıza yürüyen sular;
HASRETİN TÜRKÜSÜ
Hasretin türküsü,
Kahır yüklü,ağıt yüklü sevdalım.
“Allı turnalar
şeker söyler,kaymak söyler
Hasret kolay değil,
Hele alışılası hiç değil kadınım,
Yar başka,
Ana,oğul,kız başka.
Asılası hasret!
Kurşunlanası hasret!
Öküz,
dokunulmazdır Hindistanda
Benim ülkemde kahraman.
İstiklal yolunun kağnılarında mermi taşıyan.
Köpek,
Cengizhan'ın nökerlerinden bir arkasında




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!