İnadına, bir kuş tüyü kadar dolu kalbim
Ezberimde korkunç çığlıklar,
Dilimde tütün acısı bir yalnızlık türküsü,
Gözlerimde uçurumlar olsa da...
Varlığını unutarak
Küçük bir pencereden
Şaşkın,
korku dolu,
minicik gözlerimle
düşlemeye çalışmıştım…
kocaman
Karınları doysun diye
rüyaya yatan çocuklar vardı
şehrin birinde…
Uyurken, kaybolup gitmesinler diye
çocuklarına sımsıkı sarılan analar vardı…
Sadece düşlerde yaşayabilen babalar vardı…
Sıkışmışım bir tavan arasında,
Yırtık bir çuvalın arkasından
seni izliyorum.
O kadar da komiğim ki,
Sense gülemeyecek kadar kör...
ve paris düşerken
gözümden akan insan selinde
başka bir dil var diye mi
yoksa cılız bir ses
-benim sesim-
cılız başka bir ses
Hep mi durgun olacak
başımı yasladığım şu deniz?
Azıcık hareketlense ellerim
Düşer mi gözlerimden
En derinlerimde sakladığım
incilerim?
İçimden taşıp
Gözümden akan
Cümleler
Siz misiniz?
Yanı başımda
Durup düşünüyorum seni
Durup düşünüyorum
Duruyorum! ! ...
Düşünce durur mu?
O seni işliyor sürekli,
geçmiş bu anmış gibi...
Biz kim miyiz?
Belki artık şaşırmaktan yorulmuş, bu yüzden de kendimize küsmüş, yapmaktan çok yapamadıklarına bahaneler arayan insanlarız… Hep küskünleri oynamışız hep geriye dönmeyi düşlemişiz tarihin sürekli akan ırmağında, hep arkamızı dönmüşüz aydınlığa ve ya aynı yöne baktığımız insanların gözünün üstünde kaş aramışız ya da ardımızdakileri kirletmişiz ayaklarımızdan sıçrattığımız çamurlarla ya da ezmişiz insanları bir böcek gibi aynı ayaklarla, yetmeyince tanklarla, silahlarla…
Her dönemde insan olmak ne kadar basite indirgenmiş ya da insan olma hakkını almak…
Yağmalamak meşru bir hak mı ellerimizde? ! ...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!