Çıkamayan sesimin arkasına gizlenmiş
karanlığın çığlığını duyuyor musunuz?
Yüksekten baktığınızda
Gözlerimin rengini görebiliyor musunuz?
Ya gözlerimdeki dehşeti?
Karamsarlık tablosu çiziyorum
bir kelebeğin kanatları üzerine.
Bu ağır yükü taşımak ona düşüyor,
Düşünmek ise bize...
Yoksa denizi mi çizmeliydim,
Masumluk arama
birtanem yüzümde,
çirkinleşiyorum(!)
vurdukça hüzün…
Rüzgar estikçe
Kocaman, nasırlı ellerinin üzerinde yürüyorum
Kocaman, nasırlı ve narin ellerinin üzerinde...
Nasırlara takılıyor ayaklarım...
Susuzluktan çatlamış ellerinin yarıklarına takılıyor...
Canım yanıyor,
Canın yanıyor...
Doğmadan önce
görebilseydim pislikleri,
hiç doğmazdım,
görmeden önce
seviyi,
güzeli
Koşuyorum bir tepeden aşağıya...
kollarımı açmış,
çığlık atarak,
koşuyorum bir tepeden...
altımda çimenler kayıyor,
Yalnızlık koymuyor da…
Dünden gelen kapı sesi koyuyor insana…
Ağzım kapalı,
gözlerim sabit,
bedenim ifadesiz bir maddeyken şu anda,
* Hâla savaşın ezmekte olduğu tüm çocuklar için tekrar sizlerle paylaşıyorum acıyı...
”Sana uzaklardan
taaaa televizyon karşısından seslenebiliyorum ”
Ey gözleri gülemeyecek çocuk
Seninle çocuk oluyorum,
kapılarını açan adam
Seninle çocuk oluyorum.
Gittikçe de açılıyor kapın.
Küçüldükçe büyüyorum...
Sıyrılıyorum yapmacıklıklardan,
Ey yaşam…
Gel
Ve de ki…
Geçici bir heves değilim
Kapını çalan…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!