Elimde kırık sazım,
Sevmekti tek suçum.
Başımın tacı, gönül ilacım,
Seni arar oldum, hep acı acı.
Cihan öldü, ağlama sen artık,
yalnızım,
Kelimeler yetmiyor anlatmaya,
Bir odada, bir köşede,
Herkes var, ama ben kaybolmuşum.
Gözlerimde bekleyen bir boşluk,
Şu canım seninle bi anlam kazandı
Sensiz uzun bir gün oldu
Dayanmak çok zormuş alışınca sana
Herşeyim oldun sen benim
Seni rüyamda görsem o gün mutlu kalkarım
Tuttuğunu sanmıştım elimden
Çaresizlik zincirleri örüldü ömrüme
Her yeni bir gün bin dertle başlıyor
Derdimin dermanı sen
Geçti yıllar sayamadım
Cihan, bir rüzgar gibi savrulurken yeryüzünde,
Rojin, bir yıldız gibi kaybolur karanlıkta.
İki kalp bir araya gelir, sessizce bekler,
Bir dilek ağacının altında, her şey yeniden başlar.
Cihan, gözlerinde yıkılmayan bir tufan,
Bir zamanlar, küçük bir kasabada, Rojin adında genç bir kız yaşarmış. Her sabah, gün doğmadan önce kasabanın dışında, büyük ve yaşlı bir Dilek Ağacı’nın altına gidermiş. Rojin, ağacın altında sessizce oturur, dilekler tutar, hayaller kurarmış. Kasaba halkı ona “zamanı kaybeden kız” derlermiş çünkü o, saatlerce orada hiçbir şey yapmadan otururmuş. Ama Rojin için zaman, hızla geçmekte olan bir şey değil, düşüncelerinin ve dileklerinin bir parçasıymış.
Rojin’in en büyük dileği, kasabada tanıdığı Cihan ile evlenmekti. Ama bunu kimseye söylememiş, çünkü bu dilek çok özel, çok derindi. Onun için sadece Dilek Ağacı'na fısıldadığı bir sırrıydı. Her sabah oraya gelip, bir gün dileği gerçek olur mu diye hayal kurarmış.
Bir gün, kasabaya Cihan adında bir genç gelir. Rojin’i her sabah Dilek Ağacı’nın altında otururken fark eder ve ona yaklaşmaya karar verir. Cihan, kasabaya yeni geldiği için çok fazla insan tanımıyordur. Fakat, Rojin’in içinde taşıdığı huzuru fark etmiş, onu merak etmeye başlamıştır. Bir sabah cesaretini toplayarak Rojin’in yanına gelir.
“Merhaba, Rojin,” der Cihan, gülümseyerek. “Her sabah buraya geliyorsun. Neden burada oturup yalnız kalıyorsun?”
Rojin, biraz şaşkın ama bir o kadar da nazik bir şekilde, Cihan’a bakar. İçinde hissettiği huzuru, kalbinde büyüyen duyguları anlatmak ister. Ama bir yandan da dileğini korumak, kimseye söylememek ister. Sadece Dilek Ağacı’na bırakmıştır bu dileğini. Cihan, ona bakarken bir şeyler fark eder ama ne olduğunu anlayamaz.
“Ben de buraya her sabah gelir, dileklerimi tutarım,” der Cihan. “Dileklerin gerçek olur mu, hiç düşündün mü?”
Aşkı gönül eğlendirmekten mi zannettin
Aşk kulluğunu bilip sevdiğine koşmaktır
Gündüzler kadar aydın
Geceler kadar karanlıktır
Nefesimde aşk doya doya öldüğüm
Düşündüm düşündüm, yar seni düşündüm,
Bir gölge gibi her an peşinden sürüklendim.
Kalbimde bir hüzün, gözlerimde hıçkırık,
Bir umutla seni bekledim.
Rüzgarın savurduğu düşler gibi,
Cihan ve Rojin: Ebedi Aşkın Hikâyesi
Bir zamanlar, doğunun küçük ve şirin bir şehrinde Cihan adında bir genç yaşardı. Cihan’ın kalbi ise sadece bir kişi için çarpardı: Rojin.
Rojin, şehrin en güzel kızıydı. Güneş gibi parlayan gülüşü ile herkesin dikkatini çekerdi. Ancak Rojin, sade güzelliğinin ötesinde, zekâsı ve nazik kalbiyle de tanınırdı.
Geleceğim sensin, her adımda seninle,
Gözlerimde parlayan bir umut, bir sevda gizli.
Zamanın hızıyla savrulurken rüzgar,
Yolumu aydınlatan sensin, her an, her an.
Yıldızlar kayarken geceye, dileklerim sensin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!