Değişim
Mevlana'nın söylediği gibi; dünle beraber gitti düne ait ne varsa bu gün yeni
şeyler söylemek lazım, cancağızım.
Geçmiş ve gelecek “An” da oluşuyor. An’a göreceli. Andan geri bakınca geçmiş ileri bakınca gelecek oluşuyor. Hep “An” da kalmak mümkün olursa geçmiş ve gelecek kontrol altında olabilir. Zaman ve mekandan münezzeh olmak sırrı.
..
olmak hayatın içinde dolmak büyük bir sevinçle,uçmak sevinçten havalara,unutmak her şeyi,düşünmemek bir an için bile olsa geçmişi ve geleceği...an ı yaşamak bir an olsun yaşamak belki de,bir dakika olsun başkalarının direttiğini,onların kalıplarını,diğerlerinin istediğini değil de içinden geleni,belki bir çok zaman yaşamak isteyip te yaşamaya bir türlü cesaret edemediğin o özgürlüğünü yaşamak...! ! ! kim istemez ki baskıların olmadığı bir şeylerin senin canını sıkmadığı ve olmasını istediklerinin ya da istediğinin yanında olması ve olmasını istemediğin hiç bir şeyin o gün için karşına çıkmaması,çıkamaması...izlemek hayatı seyirci kalmak,pencerenden her şeyi gördüğünü sandığın fakat hiç kimsenin farkında ve umurunda bile olmadığın o kendi pencerenden hayata bakmak,gülmek kimisine,üzülmek bazısına belki acımak kimilerine...kendine acıdğını bir an olsun unutarak seyircisi olmak her şeyin olmaması senin istediğin gibi hiç bir şeyin,gelmemesi beklenenin,olmaması istenin ve en acısı müdahale edememek hayata seyircisi olmak sadece,başkalarının yaptıklarına yorumlar yapmak kendi pencerenden,görmemek kendini ve yaptıklarını,göstermemek kimseye,gülmek pencerenin ardından korkmak pencerenin dışına çıkmaya...hiç br şey istememek,isteyememek belki de hayattan,hep sana verilen ile yetinmek,öldürmek hislerini,gem vurmak heveslerine,bastırmak duygularını,geçememek kendi yarattığın camekanların ardına...kalma hayata seyirci...çık bulunduğun kabuğun içinden,yık kendi ördüğün duvarlarıhayata karşı bir adım atmalısın kihayat ta sana bir adım gelebilsin,kalma uzak,sen de gel katıl insanların arasınave belki mutlu olursun sen de,bir anlık ta olsasen,sen olursunbelki bu son şansın olurbelki de şansın sonunu bekliyordur...! ! !
..
Sevmek değil, sevilmek cesaret ister...
Sen
sevilmeyi bilmiyorsun
insanlar zanneder ki
..
Zaman bize eşlik ediyordu
Kaderden söz etmeye cesaret yoktu..
Ne yeri ne zamanıydı gitmenin.
Rüzgar esti ve zaman yenildi.
Geriye ne cesaret ne zaman ne de aşk kaldı.
Bilirim,
..
Sözlerin bittiği yerdeyim,
cesaret edip konuşsam bana güç verir misin?
..
Ne kadarda içselleştirmişim bizi, ne kadarda büyükmüş içimdeki içiniz,şimdi binbir zorlukla,binbir acıyla da olsa böyle olmak zorunda bazılarınız için. bazen acısına gem vursamda yokluğunuzun,ardı arkası kesilmeyen sağnaklarla karşılaşsam da gerisi geriye çekilmek zorunda olduğumu biliyorum...
Gözlerimi kapatıp, geçmişe bakıyorumda ağzımdaki tadınız hiç yok olmamış,kahkalarınızı hala duyar gibi,göz yaşlarınaysa dokunsam silivercekmişim gibi geliyo ama sadece sevginiz silikleşmiş,suçlusu sorumlusu kim diye soruyorum yeri geliyo ama bunu cevabını üstüne almak isteyen yok gibi, otada kalıyor, içten içten kemiriyor cevabı olmayan bu soru bazen acı acı feryat ediyor sizsizniz sorumlusu ey bakın siz ama umursamıyoruz,görmüyo duymuyo ve hatta bilmiyoruz yani klasik üç maymunu oynuyoruz herzamanki gibi...
Baside indirgedik biz “bizi” herkesin imrendiği bu özelliği biz basitleştirdik sıradanlaştık ve sıradanlaştırdık gece ayazlarında bükülmüş dudakalrdan büklüm büklüm olmuş sözlerle acıttık canımızı ve devam etmeye gözü kapalı gidiyoruz.
Dostluk erdemdir sizin dostluğunuz en büyük erdemdi ama bazen acılar ve yapılan haksızlıklar öyle zorlar ki insanı bunu bağıra çağıra haykıra haykıra hatta dağa taşa anlatmak istersin ama bunu herkez kabul etmiş gibi aldırış etmeden sizin sesinizi duymadan feryatlarınıza cevap vermeden çeker gider yanınızdan umursamazlığı yaşarsın....
..
Korktuğuna yeltenmektir cesaret
Uçuruma yaklaşmak gibi
Karanlıkla boğuşmak
Güçlüyle savaşmak
Veya kimi zaman
Sevgini paylaşmak gibi
Bir gerektir cesaret
..
ALTI MİLYAR KEZ NASIL ÖLÜNÜR, Onu Da Düşünüyorum! .
Cesaret adına örnek aldığım insani değerimiz; Atilla İLHAN Efendimizdir! . Atilla İLHAN EFENDİMİZ; Amerika'ya Söz Anlatmaya Çabalamış İnsan! .
..
Aklımın detayında
Koptu bir fırtına
Yürüdüm ince düşünce yolumda
Küçüldüm, küçüldükçe küçüldüm
..
Susma!
Susmak, korkaklıktır.
Bütün haksızlıkları kabullenmektir.
Aciziyettir susmak.
O halde haykır!
Avazının çıktığı kadar haykır!
Çığlıkların o kadar güçlü olsun ki,
..
Ömrünün her anı ticaret
Ticarete gerekirmiş cesaret
İlim ile insanlar kemal bulur
Tüm aleme zarar verir cehalet
..
sevdiğimin yokluğundan korktuğum kadar ölümden korksaydım eğer...
doğmaya bile cesaret edemezdim...
..
domatesi sevdirip
onu tezgahta sattıracak cesaret veriyor bana belkide...
..
ayrilik vaktiydi bu cok uzun puslu bir yolun sonu gibi vakt cok erkendi doyamadk daha birbirimize belki adini bile koyamadigimiz bir sevdaydi bizimkisi sevmeye cesaret edemedigimiz filmlerdeki gibi mutlu sonduk belki
evet ayrilik vaktiydi bu onca zamandr hic hissettrmemsti kendini hislerim hissiz bicare simdi yoklugunda yolun sonunda...
..
masmavi bir gökyuzusun sen,alır benı bende ta....uzaklara ufuksuzluguna tasırsın.her dogan gun seni bıtırmez gece ve gunduzun vacgecılmezı.hep bır sevdayı andırır ufuksuz mavının gorkemı, hele bırde o guzelım sarı ve sıcak gunes yokmu ıste o an tum guzelıkler bır ahenge donusur,yeryuzu,gokyuzu bır cennet olur tum benlıklerde.renga renk cıcekler,cıvıl cıvıl kus seslerı ve ucusan kelebekler,senı andırır,sevgın her kosulu dogar o anda.mavıde salınann beyaz bulutlar tıpkı okyanusa yelken acmıs gemılere benzer,ozlemı tasır gıbıler ama hıc bırı gelıp onumde durmaz,benı sana getırmeye cesaret etmez.bır fırtına kopar o dem...yeryuzu cehenem,gokyuzu mahser,anlatılmayan her an ıste bu ana sıkısır,ozlem sevgı ve hasret,yurek fırtınasıdır bu.gokyuzunden sen bır mahser,yeryuzunden ben bır cehenem olurum.anlatılabılınırmı,bızı bızden baska hıc kımse.....ne yangın mavısındekı senı,nede su yesılınde kı benı.bır karanlık gece parlar,gozlerın lacıvertımsı gokyuzunden,bense seyre dalarım,omerımsı bır gonul gozuyle,ulasmaya cabalarım gece sabaha evrılene dek....şafak vaktı son kez gozlerınle bulusur,gozlerımve artık yuzun mavı bır bulut olur,gunesle yuzumu ve yuregımı aydınlatırsın.bır baska sen olur yaşam,tum cırkınlıklerı gerıde bırakır,mavı bulut olur akarsın yuregıme.avaşin buluşur basya ıle el ele tutuşur akarsın fırat ıle diclesine,zap dıcle ıle fıratına kavuşur arap deryasına kavusur nıl ıle hepsıde gonul bagıyla baglıdırlar bırbırlerıne.çunku sevdaları,ruyaları buyuktur hayelerıyle,buyuk sevdadır onların kı mavı okyanuslardır sevdaları.tum ozlemlerıyle sevdalarıyla SEHID EZDA ARARAT IN GUNLUGUNDEN
..
-Eleştiri okları; günyüzüne çıkmamış canlı yetenekleri öldürür.Cesaret ise,onların,çiçek açıp sümbüller vermesini sağlar.
Ö.K
-Bir erdem sizde yoksa bile,varmış gibi davranın.
SHAKESPEARE
-Birinin bir konuda gelişmesini istiyorsanız.zaten bu özelliğe sağipmiş gibi olduğunu farz edip,öylece davranın.O kişinin önüne, ulaşması gereken bir özellik koyun.O,bu özelliğe sağip olmak için elinden geleni yapacak ve sizde muradınıza ermiş olacaksınız.Bu yöntemi kendinizdede deneyin.ummadığınız sonuçları dahi,elde ettiğinizi görmekle,hayretler içinde kalacaksınız.
..
(II) .23
bir güzelliğin ısıtacağını sanarak
açarsın yüreğini bir güzele bin umutla.
ama kanatır yüreğini o güzellik bin acıyla.
bütün yürek yakan şeyler güzel midir böyle;
yoksa güzelliğe sahip olmak
..
Önce ayakların vardı. Sabrın yalın fahişeleri ayakların. Seni ilk hissettiğim yer orası. Bir ırmaktan yeni çıkmış gibi ürkektiler. Bir avcı mı gördüler acaba? Yoksa, ak mintanlı bir can alan mı? Nedendi, bilemedim! . Mesela ben, hiç silah taşımadım. Kağıttan gemiler yapardım ırmak boyunca. Hepsinde teninin kokusu, gece ateşleri, danslar ve şangırdayan halhalın…
Hadi tırmanalım. Pençesinde yangınlar taşıyan alaz kartalı izleyelim.
Lanetin akustik prensesi bir hancı edasıyla baldırlarıma dokundu. Etim yarıldı. Kanım titredi. Sen tüyün duyumsamadaki repertuarını ezberlerken; benim, doruklara olan inancım, mağaraya olan imgeleme gücüm arttı. Katsayının temasa paralel olduğunu, iki anahtardan birinin kapalı olsa da akım hızının değişmediğini söyleyen Edison’un, oradan geçmekte olan gemilerimizden birine bunu yazılı olarak verdiğini ve Afrikalı maceraperest delikanlıların kabile şeflerinden bu sırrı öğrenmek için büyüye başvurduklarını anlatıp duran ince mi teli prenses, henüz dizlerine ulaşmıştı ki kıvrılan iki yılan bacaklarımızın, beslenmek için bir güvercini nasıl sindire sindire yuttuklarına tanık oldu. Doğa, onun boynuna bir zincir taktı! ..Anladı! ..
Hadi tırmanalım. Her üç adımında dönüp bir şeyler söyleyen ak sakallı, asalı, ak masallar taşıyan çıplak rahibi izleyelim.
Büyüyen kara parçalarında, bir muştu gibi volkanların patlayacağını, dans ile, ezgi ile söyleyen dudağının sarkan çingenesi, yükselen balık burcundan astı kendini. Sağ elimde onun intiharı kaldı. Parmak uçlarımda yürüdüm sonra. Çok hassas, çok duyarlı olmuşlardı. Hemen sonra arzular, kıvılcımlar toplandı. Yedi canlı kedi adına, üç defa; ’’ cesaret! Cesaret! Cesaret! ’’ diye bağırdılar. Ama korktum.yorgana sarındım. Sen sustun, duaya sarındın.Ben kardeşinin derin ve uzun soluğunu alnımda hissettim. Sen, yağmur yağsın istedin, ıslanmak istedin. Ben, bunu gördüm; bunu bildim. Ve sana bulutlarla geldim.
Hadi tırmanalım. Soluğu keskin, görkemi dingin, zehrini çoğaltmış akrebi izleyelim..
Çizgilerinde mitoloji taşıyan aksak sütunlar, derinleştikçe kendilerine dönüyorlardı. Ve derinlik ıslaktı. Karanlıktı. Kaygandı. İnleyişti. Varoluşun totem olmuş ayiniydi. Parmaklarım, zikrin ve salavatın tespih taneleri gibi, ateşe düştü ve eridi. Öz maddesine bulanan parmaklarım, vaftiz anı boyunca birer birer eridiler. Sonra da ateş büyüdü.
..
Gönlüne giren, girsin;
Yok bende o cesaret....
Dost kapısı açık ya,
Gayrı başka ne gerek.....
..
Bir cesaret bulupta ellerini tuttuğum o yerde
Bir cesaret bulupta dudaklarını öptüğüm o yerde
Bir cesaret bulupta gökyüzüne baktığım o yerde
Her gece düşlerimi kabus eden bir yıldız
Milyonlarcası parlarken onun sönük kaldığını
Düşlerimde anlayamadım niye parlak olmadığını
..