Nasıl da oyun oynuyor hayat sana, bana. Nasıl da bir sağdan vurup canını yakıp acıyı öğretiyor insana. Ya da soluna bir öpücük konduruyor bazen. Neye uğradığını şaşırıyorsun. Şamar oğlanı gibi bir sağından bir solundan hayata bakıp yorumluyorsun. Sonra o biriktirdiğin şeylere de tecrübe, deneyim, hayat birikimi deyip ilerlediğini düşünüyorsun, geliştim diyorsun. Peki ya kaybettiğin saflık?
Yazım sana...ve senin üzerinden yorumladığım kendime.Çabalarımız hep kaybettiklerimize ve endişelerimiz daha ne kadar diye,daha ne kadar vuracaksın,ne yapacaksın bana, savunmasızım,acımayacak mısın? Bunları haykırarak söylemekten öylesine korkuyoruz ki,çünkü artık hayatın karşımızdaki üstünlüğünü kabul edip boyun eğdiğimizi itiraf edeceğiz ve gerçekler dile geldikten sonra dönülmez akşamın ufuklarında çaresizliklerin şerefine dökülen gözyaşlarının yanağımızdaki sıralanışı daha sık olacak.Peki bu çaresizlikler,çaresizler nasıl güç bulacak? ? Ne yapacak da yıkılmam asla diyebilecek? Gözlerle..Bakışlarla...En çok yitirdiğimiz bağımızı yeniden kazanarak.Susarak daha çok anlatmayı öğrendiğimizde.Çaresiz birinin gözlerine bak,ne dediğimi anlayacaksın.Ve sana hayatın darbesinin insan suretiyle gönderildiği gözlere de bakacaksın.Ondan gördüğün sahtelik seni ondan uzaklaştıracak ve gözlerinle koruyacaksın kendini.Öğreneceksin bunu yapmayı..
Sorguluyorsun kendini,hem de çok.Hayata bakarak,insanlara bakarak yorumluyorsun.Ama biliyorsun ki asıl öğrenmek istediğin kendinsin.Ne olduğunu,neden varolduğunu,nasıl sevip nasıl sevildiğini öğrenmek istiyorsun.Ama öğrenemiyorsun ve öğrenemezsin de.Sadece yavaş yavaş öğrenmekten vazgeçersin.Eğer vazgeçmiyorsan,yılmıyorsan da...Sen hayatı yaşamayı biliyorsun demektir.Kendini neden çözemiyorsun biliyor musun? Çünkü hayatın değişkenliği karşısında ne yapacağını bilmiyorsun,ya da hayatın sana ne getireceği ve ona nasıl tepki göstereceğini bilmiyorsun.Hayat öyle muğlak ki,öyle ne yapacağı belli olmaz ki,ne oldugumuzu ne yaptıgımızı sasırıyoruz,bilmiyoruz,öğrenemiyoruz.Çoğu zaman sahteliklerimizle,yapmak istediğimiz değil de olması gerekeni sergilediklerimizle yaşıyoruz ve bu da kafamızı öylesine karıştırıyor ki.
İşte o anda gölünün sana gösterdiği sahtelikler,uyumsuzluklar,çıkarlar görünüyor gözüne.Hayatı böyle yorumluyorsun, ben de parçasıyım diyorsun.Ve gittikçe masumiyetini kaybediyorsun.Ne yazık! Hayatta biriktirdiklerini gölün altına atman,üstüne sadece pislikleri kusman ve kendi içinin dış görüntüsünü bununla süslemen.Ne yazık!
Oysa ki ben kendimi okyanuslara atıyorum ve içine ne atarsam atayım,iyilik de kötülük de olsa dibine çöküyor ve masmavi deniz kalıyor bana.Öylesine uçsuz bucaksız ki,azıcık dısarıdan bakan bogulmaktan korkup kacıyor,kimse cesaret edemiyor.Ama yine de masmavi.Çoğu insanın içindeki balçığa inat-ki buna kendi içini açıp bakmayı bilmeyenler de dahil-ben okyanusumda yasıyorum ve özüm,hammaddem hiç değişmiyor.Tamam belki iyilikle dolu görünmüyorum,ama pislikler de yokoluyor orada.Hem içimde o kadar çok canlı barınıyor ki,onlardan da besleniyorum ben..Hayvan sevgim bundandır belki de..
Sevgiye gelince..susuyorum..susacağım...Birgün gerçekten karşılıksız,ama tamamen karşılıksız! ! ! olduğunu bildiğim bir sevgiye rastlayana dek..
..
Elinde kalemin olmadan yazabiliyorsan dostun var demektir.
Gözlerin kapalıyken görebiliyorsan dostun sayesindedir.
Bahçende çiçeklerin vardır ama isimlerini dostun koymuştur.
Tutmaya cesaret edemediğin yasaklardadır belki dostun.
Ulaşamadığın gerçeklerdedir O.
Okuduğun kitabın harfleri olur bir mekanda sana dostun.
Gözlerini kapatıp düşündüğün nadir değerlilerdendir O.
..
Cesur olmalı insan ama,
Parsız kaldığım zamanlarda,
Cesaret edipte bakamıyorum,
Cüzdanımın içine,
Pantolonumun cebine.
Belki üç beş kuruş sıkışmıştır,
Bilmem, belkide vardır.
..
Bu köşe yazısı No Compromise’den bağımsız olarak üretildi. Tamamen eğlence, eğitimsel ve diğer legal amaçlar için planlanmıştır. Herhangi bir kişiyi illegal eylemler yapmaya cesaret ettirmeyi amaçlamaz. No Compromise, yönlendirme komitesi, gönüllü çalışanı, ve diğer katkıda bulunanlar herhangi bu tarz bir eylem için sorumluluk üstlenmez.
Kişi A.L.F.e nasıl katılır?
Basitçe kişi A.L.F. eylemleri yaparak A.L.F.e katılır. Resmi bir üyelik yok. A.L.F.e uygun olan eylemler yaprak isteyen üye olabilir. Yönergeler:
* Hayvanları sömürüldükleri yerlerden (örneğin; laboratuarlar, fabrika çiftlikleri, kürk çiftlikleri, vs) özgürleştirmek ve onları ıstıraptan uzak, kendi doğal yaşamlarını yaşayabilecekleri iyi yuvalara yerleştirmek.
..
Uzaklar uzak değil,
Sevmesini bilirsen.
Engeller engel değil,
Eğer aşmak istersen.
Bir adımla bazen
Kalkar tüm mesafeler,
..
Güneşe bakmaya cesaret edemiyorum
Gecenin yalnızlığına gömülmüşüm
Sensiz yaşamanın korkusuna
Alıştım artık sensiz yaşamaya
Gözlerin dolupta ağlayamazsan
Haykırmak iseteyipte hıçkıramazsan
Sesini kendine bile duyuramazsan
..
Aşkın rengi kırmızı
Kan kadar koyu
Kalp kadar kırmızı
Sevmek olayı cesaret
Aşk hüzne açılan kapı
Gözlerde damla damla gözyaşları
Gözler kırmızı
..
Güzeli yaşamaktan korkan insan,zayıftır güçsüzdür,
O duvarın arkasına geçmekten korkan insan,
Sadece karşısına geçip izleyen
İçindeki ruhu görmekten,dokunmaktan kaçan insan
Bencildir,sevgisizdir,kördür insan
Paylaştıkça çoğalan üreten hayat veren tek canlıdır,
Kapatmış pencereyi de dört duvar arasında çizmeye anlamaya çalışır
..
Sevmeyi ne bilirsin ki sen... Yitirişlerin hüzünlü karanlığında ben hayata gözlerimi yummayı umarken, sen gece perilerinin koynunda bir düşten bir diğerine uyanıyordun. O zifiri karanlıkta geçmişin gölgeleri birer hayalet gibi üstüme üşüşmüş etrafımda dans ediyorlardı, sen... yoktun. Aşksa eğer dediğin... orada yanıma gelmeliydin. Yüreğime cesaret tohumları serpmeli, elimden tutup umudun güneş gibi parladığı aydınlık bir geleceğe götürmeliydin. Kaç ömür bekledim gelişini o karanlıkta... kaç okyanus ağladım yokluğunda... gelseydin o zaman... sıcak nefesinle ısıtsaydın ayaz kesmiş odamı... bu kadar korkmazdım. Belki de duyduğum her ayak sesini sen sanmazdım... ve o kör karanlıkta, kendimi sen diye başkasının kollarına salmazdım. Aşksa eğer dediğin... nefretin zehrini damla damla kanıma akıtan karanlıkta tek başıma ağlamazdım. Sevmeyi ne bilirsin ki sen...
Geldim diyorsun... seninim diyorsun... sen bu lafları, o karanlıkta el yordamıyla bulduğun çürümüş bir cesede söylüyorsun. Damarlarımda dolaşmaya başlayıp yüreğimde biriken nefret zehrini akıtmak için kaç çizik attım yüreğime... içim acıdı, yüreğim parçalandı... sen bensiz hayatını sürdürürken, ben yüreğimde büyüttüğüm aşkını korumak için göz yaşlarımın tuzu ile yıkadım yüreğimi. Yetmedi... içime dolan nefreti engelleyemedi. Ben bir çizik daha attım... ve bir çizik daha... zaten bir zaman sonra acını hissetmez oldum... ellerimle parçaladım yüreğimi. Zavallı yüreğimden son kalan parçayı da sen diye bir yabancıya emanet ettim... öyle yalnız, öyle korkmuş ve öyle acımıştım ki... onun indirdiği son darbeyi hissetmedim bile. Öylece... sessizce... öldüm o karanlıkta bir köşede... Geldim diyorsun... seninim diyorsun... sen bu lafları, o karanlıkta el yordamıyla bulduğun çürümüş bir cesede söylüyorsun.
Çürümüş bir cesedi hayata döndürebilir misin? Elinden tutup “benimle gel” diyebilir misin? Alıp kucağına güneşe çıkarsan ne fayda... sen bir cesedi sevebilir misin? Beni bir başıma bırakıp gittiğin o karanlık odada kokmuş cesedimle karşılamak seni üzdü biliyorum. Böyle bir manzarayla karşılaşmayı ummuyordun... ben güçlüyüm, sen varmışsın gibi kendimi kandırıp beklerim sanıyordun. Gittiğini fark ettiğimi, o karanlıkta bir başıma ne acılar çektiğimi, kalbimden fışkıran kanların boğazımda nasıl da düğümlenip gözlerimden damla damla indiğini bilmedin. Zaten bilseydin, kanlı göz yaşlarımı görseydin... ben ölmeden önce gelirdin. Şimdi cesedimden yükselen koku gözlerini yaşartıyor... sen kokuyorsun, ben kokuyorum, biz kokuyor... sevgimizle aydınlattığımız gecelerde birbirine karışmış nefeslerimiz, zamanlı zamansız hınzır gülüşlerimiz, geleceğe dair bir bir çizdiğimiz düşlerimiz kokuyorlar... ve en acısı da o kokuya karışmış yabancılar... Çürümüş bir cesedi hayata döndürebilir misin? Elinden tutup “benimle gel” diyebilir misin? Alıp kucağına güneşe çıkarsan ne fayda... sen bir cesedi sevebilir misin?
Gelemem artık seninle... ne de gidebilirim bir başka yere. Faili bariz bir cinayete kurban gitmiş zavallı bir cesedim artık. Burada, orada... en iyisi toprak altında... mekan, zaman fark etmez... hiçbir yere gidemem, artık istesem de sevemem. Çırpınma boşuna bir cesedin başında. Çek git sen yine kendi hayatına. Devam et yeni düşlerine gece perilerinin koynunda. Yavaş ve acılı ölümüne sebep olduğun biri için ağlamak mı? Sakın ağlama... git... nefret yüklü kanım üstüne daha fazla bulaşmadan... git, cesedimden yükselen kokudan daha fazla sarhoş olmadan... git işte... yitirişlerin hüzünlü karanlığı senin de etrafını sarmadan. Gelemem artık seninle... ne de gidebilirim bir başka yere. Faili bariz bir cinayete kurban gitmiş zavallı bir cesedim artık. Burada, orada... en iyisi toprak altında... mekan, zaman fark etmez... hiçbir yere gidemem, artık istesem de sevemem.
..
Seviyorum
Çünkü umutlarım var
Yaşama sarılmamı sağlıyorlar.
En karanlık anlarımda
Beni boşluktan çekip çıkarıyorlar.
Sihirli elleriyle, sımsıkı sarılarak
Bana cesaret veriyorlar.
..
dönüşü olmayan yola girdin sen
artık dönsen de seni sevemem.
sevsem de artık seni kabul edemem.
ne göz yaşları döktüm uğruna
bilmesen de buna tekrar cesaret edemem.
Bırak başkaları gülsün artık yüzüne
..
Üşüştü sakalıma bir bir kan emici kara sinekler
Kara bahtımın üstündeki toz bulutu kadar
Koşturdular bir bir yolup sakalımı...
Edirne'den Kars'a, Dünya'dan Mars'a kadar
Korkuyla cesaret, hürriyetle esaret boğuşurken...
kanımızda, canımızda,
ve damarlarımızda;
..
bir cesaret madalyası alacak aşk
gözyaşının tadına varacağız
çocuk gibi bükerek dudaklarımızı
doyasıya ağlayacağız
unutma kahrolma
saklı tut gözlerdeki çaresizliği
..
''Bir kez olsun dokunamadım ellerine..
Hep uzaklardan gizlice sevdim seni..
Yüzüne baktıkça,
İnan yüreğim yerinden fırlayacak gibiydi.
Çok istedim sana herşeyi anlatıp,
Benim seni deliler gibi sevdiğimi bilmeni..
Ama bir türlü cesaret edip,
..
ruhunu serbest bırak..
dağların ve denizin üzerinde özgür bir yol seç kendine,
kartal gibi ol..
yalnız, tek, cesaret dolu,
kartal gibi ol..
kimsenin ulaşamayacağı göremeyeceği dağlarda uç..
kartal gibi yaz..
..
04 Ocak 2013 Cuma 21:17:06
Düşünen Düşünürlerin Düş Ürünleri ile ANADOLU İÇİN YÜRÜMEK! .
= 000.002 =
Düşünen Düşünürlerin Düş Ürünleri ile ANADOLU’DA İLERLEMEK! .
“YALNIZLIK” Adlı Romandan:
..
Bizim sevdamız neydi,
Belki bir masal,
Belki bir tiyatro,
Belki de Bir Robinson romanı.
Sen ıssız bir çöl
Ben ise sende yaşamaya çalışan bir roman karakteri.
Bizim sevdamız neydi biliyormusun!
..
Şairliğim ne senden ne de benden.
Kalemimin oynayışı kağıt üstünde,
Ne sevinçten ne de kaderden.
Yapacak daha iyi bir şeyin olmamasından belki,
Belki zaman dolsun diye,
Radyoda çalan şarkılar belki,
Belki karanlık gece,
..
Cesaret
Gel eskit gözlerini üstümde
Gözlerin ıssız bir ada
Gökyüzü gözlerinden rengini almış
..