CESARET ŞİİRLERİ

CESARET ŞİİRLERİ

Ayla Özarslan

Bazen cesaret verici olaylar olur
Kuru teşekkürünüzden daha fazlasını katarsınız sözcüklere
Bir başkasının kalbini dolduran heyecanlara açık kapı bırakırsınız.

Ama bu sizi çocuksu talebinizden başka bir şey değildir
Karşılaşmak.....Hayat boyu taşıyacağınız yeni bir işaret bulduğunuzu sanmak.
O zaman işler karmakarışık olur
..

Devamını Oku
Gülistan Eryörük

Tepemde yildizlar var isigi bana ulasmiyor
Bu karanligin sebebi sensi
Beni terk edip ölüme iten sensin
Simdi benden seni affetme mi nasil istersin,
Geri dönüp yüzüme bakmaya nasil cesaret edersin
Simdi karanligim bir baskasi ile aydinlaniyor
Kirilan kalbim yeniden düzelip birlesiyor
..

Devamını Oku
Metehan Büyükcivelek

Bu sabah yatağımdan uyandığımda bir tedirginlik sarmuştı bütün uzuvlarımı.Bu hissiyat besbelli gördüğüm rüyanın bir yansımasıydı.Bugün diğer günlerden farklıydı.Dünyadaki her inse ve cisme farklı bir pencereden bakmaya başlamıştım. Okuldaki öğrencilerin birbirlerine olan yapmacık gülüşmeleri,aralarındaki kavgalar,birbirlerine kıskançlık dolu bakışları gözlerimin önünde beliriyordu adeta.İnsanlar arasında hiç mi gerçek sevgi yok,hiç mi dayanışma duygusu kalmadı diye soruyordum kendi kendime.Havada uçuşan küfürler zaten bir insanı yaşam boyu kaçmaya teşvik edecek güçteydi.

Okul çıkışında insanları gözleme imkanı buluyordum bazıları eve,bazıları işe,bazılarıysa derse gidiyordu belki.Her fanide aynı çehre,aynı ifade lakin odak noktaları farklı sadece.Sadece buruk bir sessizlik vardı otobüste.İnsanlar hayattan ümitlerini kesmişlerdi sanki.Milletin can damarları kopmuştu belki.Yolda giderken sağ görüşlü vatandaşalarla sol görüşlü vatandaşların tartışmalarına şahit olduğumda üzüntüm bir kat daha artıyordu.Neden neden diye soruyordum kendi kendime.Neden bu bölünmüşlük? Neden bu acımasız düşmanlık? Neden bu gönülleri yakan,harap eden kavga?

İnsanlar birbilerine düşman,arada bölünmüşlük var.Düşündüm o an yok sağcı,solcu yok Alevi,Sunni yok Türk,Kürt yok Çerkez,Laz yok laik,antilaik.Sonra anladım ki yapılacaksa ayrımcılık,yapılacak o kadar çok ayrıntı var ki.İç ve dış düşmanlarımız ellerinden geleni yapıyorlar yurda.Bizde yapmalıyız her şeyi bu vatan uğruna.

Hani demiştim ya uyandığımda bütün uzuvlarımı bir tedirginlik kaplamıştı diye evet ben hem sağcıyım hem de solcu,hem Türk`üm hem de Kürt,hem Laz`ım hem de Çerkez, hem Sunni`yim hem de Alevi.Bir kolumun koptuğunu düşünüyorum ve ya bacağımın,belki de başımın.Peki ben bir organım hasar gördüğü ya da kesildiği zaman tam bir insan mı olurum?
..

Devamını Oku
İdris Akmetin

Arkadaş!
İnsansan insanlığını,
Yiğitsen yiğitliğini bil
Göz yumma zalimin zulmüne
Mertçe karşısına dikil
Kalkan ol insaniyete
Cesaret fazilettir korkaklık değil
..

Devamını Oku
Oktay Baykurt

Kazanma dürtüsünün insana kazandırdığı en büyük şiddet çeşidi sanırım savaş olsa gerekKazanmak bir ‘’arzu’’ ve ‘’ hırs’’ işi olsa da, bunu devletler bazına indirgediğimizde bir insanı değil ‘’iki devletin milyonlarını’’ ilgilendiren cadı kazanını andırdığını söylemek gerekecektir. Kolların,bacakların,gözlerin havada uçuştuğu bu dünyada, kazanda kaynayan tek şey ‘’kan’’ köpüren ise ‘’öfke ve nefretten’’ başka bir şey olmayacaktır.

Silahların merhameti, onu elleriyle tutanın korkusuna bağlıdır bir yerde…Korkuyla kovanından fırlayan bir mermi, yere yıkması gereken canın: ebadına, biçimine,ırkına,milletine bakmadan ‘’kazanılması gereken’’ için onu yere yıkacaktır.Bunu yaparken yani savaşırken merhameti unutacaktır.

Merhamet, insan kalbinde kendine acımayı arkadaş edinmiştir ama bir üçüncü arkadaş daha vardır ki o da ‘’bencillik’’tir.Bencilliğin kazanma hırsıyla birleştiğini ve yıllarca kaybedenleri oynayıp sonra da ihtirasla el ele verdiğini düşünürsek aklımıza savaşlar gelecektir.Ki işte o savaş, merhameti, sadece yıkık duvarların,annesiz çocukların,aç karınların,bacağı kopuk bedenlerin vicdanından alıp; zalimlerin olmayan duygularına bırakacaktır.Barış ve intikam ateşi de ortalarda gezinip sahipsiz kalacak, yıllar sonra birileri onun elinden tutup misket bombaları ile diğerlerine hatırlatılacaktır!

Malumunuz günümüzde kendisine tarih boyunca merhamet edilmeyen ya da edilmediğini düşünen bir millet pireyi öldürmek için ilk önce pirenin bulunduğu bedeni yere yıkmaya çalışıyor.Çocuklar,yaşlılar …sokaklarda adımlamak yerine yıkılan binaların altında kalıyor; ellerini hiç havadan indirmeden ne zaman başımıza bir gülle düşecek diye bekliyor.Korku imparatorluğu cesaret kırmak için birebir güreşmekten çekinip havadan bombalar atıyor.Bilali Habeşiler,Sümeyyeler gibi zora geldiğinde direnmeyen; Peygamberi yanlarından ayrıldığında,denizi karşılarına aldıklarında Peygamberlerini bir çırpıda düşüncesizlik,Yaratanı ise acizlikle tenzih edip dinlerinden dönen,danaya tapanlar yani korku imparatorluğunun müdavimleri şimdi hakim oldukları dünya güçlerini de arkalarına alıp bencillik ve ihtirasları uğruna ‘’bazılarının dünyalarını başlarına’’yıkıyor.Anlayacağınız geçmişin hesabını şimdilerde görüyorlar.
..

Devamını Oku
Emin Karakaş

İlkleri hep zordur yaşamın
Kan çekilir iliklerinden vuslata
İki adım ötende ten
Az cesaret
ETSEN! !
Sevişmek;
İki parmaklık alanda esaret
..

Devamını Oku
Orhan Hatıl

Ankara başım deli
eski camlar yaktı canımı soğuk havalarda
yalnızdım
geride bıraktığım yıllar kadar
suszuluğun vurdu hem sokakları
hemde viraneye döndürdü aşksızlık yaramı
Ankara başım deli her an derin uykularda kaybolabilirim
..

Devamını Oku
Nur Üveyik

Yağlandı kalbimin civataları..
Artık ses çıkartmıyor pas tutmuş yaralar...
Cesaretleri alınmış ellerinden.
Alın terleri akıtılmış kalemlere
ve bir bir sökülmüş sükutlar..
Bakışlara kalmış toparlamak cümleleri
Yüreklere cesaret suyu serpilmiş.
..

Devamını Oku
Hasan Zeki

-Babam, hey koca adam
Nasıl dayanayım ben seni
Böyle bitkin görmeye
Nasıl cesaret edeyim
Cevabını bildiğim şeyi
Dönüp sana sormaya..

..

Devamını Oku
Altan İlhan Arslan

Saysan! Kaç nedenin olur yaşamak için
Hangi neden seni bağlar iki gözün gördüğü
İki kulağının duyduğu aşikâr, o hangi ses!
Sana direnmek için cesaret olsun.
Yüreğin çok ıssız! Bir çöl kadar kuru
Ay kadar yalnız kraterler içinde.
Seni ne bağlar hayata, o hangi mantık!
..

Devamını Oku
Hazan Amed

yemyeşil kocaman gözlerin vardı
bir okyanus gibi uçsuz bucaksız deniz altındaki yosunlara benzetirdim onlar gibi çok derinlerdeydi ve cesaret isterdi onları görmek bazen dalmak ölüm pahasına bile olsa denizaltındaki o yosunları görmke için
bazen yemyeşil ormanlara benzetirdim bana hayat veren o ormanda kaybolmak isterdim
bazende pusulasını kaybetmiş bir denizci gibi keşfetmek isterdim o yemyeşil deniz gözlerini
bazende zümrüt yeşiline benzetirdim onun gibi paha biçilmez gözlerin vardı
bazende bütün renkleri yeşile çevirmek isterdim
ve kurduğum dünyayı yeşile boyamak isterdim baktığım heryerde seni görmek için
..

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

Kalpler ancak Allah"ı anmakla mutmain olur buyuruyor her şeyi ve herkesi yaratan. Yani ne zaman gözün kararsa, yüzün asılsa, kendini uçurumun kenarına gelmiş ve düşecekmiş gibi hissetsen, çıkmaza girdiğini düşünsen, başın dönse, ümitlerine zeval gelse, kalp inşirahın için tam itikatla Allahı anman yeter. Çünkü kullarına tüm merhametlerin üzerinde bir merhametle muamele eden o İlahi güç, kendisine samimiyetle teveccüh edenlere rahmet kapılarını ardına kadar açarak mukabele eder. Bir tövbe temizler günahları ve bir şükür, ardına kadar açar kapıları. Vermek ya da almak istediğinde sadece ol diyen ve saliselerin bile değerini yitirdiği meçhul bir zaman diliminde olduran yegâne kuvvet, adaleti ve merhameti ile yüreklere ilaç, zihinlereyse bir kurtuluş reçetesi olarak karşımıza çıkar. Karışmış hiçbir kalp, bozulmuş hiçbir fikir yoktur ki Allahı samimiyetle ansın da gaflet ve delaletten uyanmasın. O halde, tüm çıkış yollarının kapandığını zannettiğimiz bir zamanda, istediğinde istediği tüm kapıları açan kudretin sahibine yönümüzü dönmemiz icap eder. Tüm bunlar bir hakikattir ve her zaman, her yerde geçerlidir. Bir girdabın içerisinde düştükçe düşerken; görmediğiniz bir el sizi aydınlığa çıkarır. Bir bataklığın ortasında battıkça batarken; kirin pasın içerisinden sizi, ilahi bir güç kurtarır. Görünüşte değil, hakikatle inananlar, kayıp tam da düşecekleri an düşmezler. Çünkü Allah, yanlışları dahi olsa gerçekten inananlara cennet bahçelerinden bir bahçe murat eder. Geçmişten günümüze kadar gelen ve şimdiki çağda bir hastalık gibi hilkatimize işleyen korkularımız, Allahı anmaya muhtaçtır. Büyüme korkusu, çoğalma korkusu, küçülme, azalma korkusu, unutulma, unutma ve geçim korkusu, kalabalık korkusu, yalnızlık korkusu ve hatta ölüm korkusu ancak Allahı hayatımızın her anında anmakla giderilir. Niyeti Allah rızası olanın yardımcısı da Allahtır. Allah, inananlar için en iyi dosttur. Allah"ın varlığı, mazlumlara bile cesaret verir. Çünkü Allah, tüm güçleri yaratandır ve bütün kuvvetlerin katbekat üzerinde bir kudrete sahiptir. Zalimlerin zulmüne, kötülerin şerrine verdiği karşılık pek çetindir. Bu sebeple Allahı gerektiği gibi anınız ve Ondan, korkulması gerektiği kadar korkunuz. Allah"ın gücü sonsuzdur. Dönülmez denilen yollardan döndürür, çözülmez denilen düğümleri çözdürür, artık olmaz zannedilen her şeyi eğer isterse oldurur. Eğer kalbinizde bir yıkım başladıysa, yüreğiniz ümitvar değilse Allahı anınız. Çünkü Allah, derdinize derman olacak ilacı bahşetmek için sizden teveccüh etmenizi beklemekte… Hülasa, unutmamamız gereken bir şey varsa, o da; eğer O isterse, tüm karanlıklar aydınlığa inkılâp ediverecektir, bunu bilelim.
..

Devamını Oku
Turgut Erdoğan

Sana bu mektubu, giderken beni bıraktığın balıkçı kahvesinde “bana şiirler, mektuplar yaz” diyerek verdiğin kalemle yazıyorum.
Şimdi yokluğunun ertesindeyim.İnsanlar var bol zamanda az şeyler yaşarlar, insanlar var dar zamanda ömür sığdırırlar zamana. Biz de seninle kısıtlı zamanda yaşadık sevdamızı. Mahkumuyduk zaman mevhumunun. Ne güpegündüz birbirimizin elini tutabildik, ne sarılıp hasretle öpüşebildik; yasaklıydı sevdamız, söylenemezdi türkümüz. Ancak gece olunca mehtaba çıkabildik. Heybeli olmasa da Alanya kumsalında mehtabı izledik.Sazlar olmasa da denizin narin dalgalarıydı eşlik eden sevda türkümüze.
Sevdamızı dört duvar arasında yaşadık. Bizimkisi özgür mahpusluktu, yeri geldi gölgemizden bile korktuk. Ne kadınlar koğuşundan hüzzam şarkılar yükseliyordu, ne de avlu voltalarında bozlak türküler söyleniyordu. Biz yazdık, biz söyledik türkümüzü gece boyu.Perdemiz vardı, aralayamadık; penceremiz vardı, açamadık; ışığımız vardı, yakamadık; havamız vardı, soluyamadık.
Sen sessizliklerim, sensizliklerim ve kalabalık yalnızlıklarımın tam ortasından geçen çılgın nehir gibiydin.Dalgaların kıyılarımdaki yalnızlıkları, sessizlikleri ve sensizlikleri okşuyordu usulca.
Bölük pörçük yaşayabildik sevdamızı. Dedim ya yasaktı sevdamız. Yine de dar zamanda ömür yaşadık. Yapmayı isteyip de yapamadığım tek şey göğsünde karşılamaktı sabahın ilk ışıklarını ve mahmur gözlerimizi aralayıp “günaydın sevgilim” diyebilmekti. Sağlık olsun! ! !
Beklenen zaman geldi sonunda, gitmeliydin. Biliyordun gitmek zorunda olduğunu, biliyordum kalamayacağını. Cesaret edipte söyleyemedim yüzüne “gitme, benimle kal” diye. Bir gün bir yerde yine buluşacaktı ellerimiz, yine kilitlenecekti birbirine gözlerimiz ve yine şiirler okuyup türküler söyleyecekti sevdaya dair yüreklerimiz.
Gittin! ! ! Ardından bakakalırken gözlerim, “gitme aklım sende kalır, uyuyamam geceleri” türküsünü mırıldanmaya başlamıştı bile dilim. Gittin! ! ! Zamanın tam ortasına o anı durdurmak istercesine bir çivi çakarken ellerim, tüm suskunluğuyla, avaz-avaz çığlık çığlığa “gitme, ne olur bende kal” diyordu yüreğim. Tekrar gel ırak türküm, tekrar gel…
..

Devamını Oku
Kürşat Güven

Şimdi ‘sen’li günleri özlüyoruz,senden kalanları bir bir tüketirken... “Ah sen olsaydın’lı cümleler kuruyoruz bozuk plak gibi,senin yolundan fersah fersah uzaklaşmışken.Sahi neredesin? “Çok ihtiyacımız var” desek,bir kez daha çıkıp gelir misin? Neredesin sarı saçlı,mavi gözlü? Neredesin?
Kusura bakma biraz ani oldu sana gelişim,biraz da serseri belki.Yani yanlış anlama ‘sen’ dediysem; bu,sana olan samimiyetimden.Hani Can Dündar’ın dediği gibi; biz sana isminle hitap edecek kadar yakınız aslında.Neredesin Mustafa?
Sağımıza dönüyoruz bir namlu,solumuza dönüyoruz diğeri...Arkamıza bakmaya cesaret dahi edemiyoruz; ya sırtımızdan vurursa birileri? Önümüze bakıyoruz güya bugünlerde Mustafa,elimizde bir asa,önümüzde yok Musa...Bir adım önümüzü görmekten aciziz ne yazık,dost diye uzanan her elin içinde gizli bir kazık.Başımızdakilere soramıyoruz ne olduğunu,çünkü bilmiyoruz başımızda aslında kim olduğunu...Yalandan soruyorlar vatandaşın derdini,dert hoşuna gitmezse al git diyor ananı! ! !
Gitmek kolay aslında Mustafa,terk-i diyar etmek çok kolay...Bir uçak uzakta artık dünyanın öbür ucu,ah şu vatan hasretiyle sızlamasa burnun ucu...Sen ve arkadaşlarını düşünüyorum sonra, “emanet” diyorum oğlum burası,hıyaneti bilmeyiz...Sana söz olsun,kanla suladığınız bu vatan toprağını,son canı vermeden vermeyiz.
Can vermek dedim de aklıma geldi Mustafa,bizim son şehitler ulaştı mı oraya? Aman gözün gibi bak o gencecik evlatlara.Senin emanetlerine sahip çıkamayıp hala bir şeyler istemek senden..Nasıl canım acıyor bi bilsen...Magazin haberlerinden sonra verilir oldu şehit haberleri,herkes öyle alıştı ki artık gidişlere...Zaten ben de üzülmüyorum onlara,hepiniz Peygamberimiz’e komşusunuz ya! Lakin ne zaman geride kalanları görsem,o zaman sızlıyor yüreğim,ama dik tutuyorum başımı toprağa düşmesin diye göz yaşlarım....
Anlatacak öyle çok şey var ki Mustafa; yaptıklarımızı değil,yapamadıklarımızı yazıyorum ne yazık ki sana.Heveslenme yani; ne muasır medeniyetler seviyesine ulaşabildik,ne de medeni olabildik.Dün kapımızda yatanların bugün kapısında dikildik.Dün ekmeğimizi yiyenlerden bugün kurşun yedik. ‘Hasta Adam’dık o zamanlar hatırla,sen iyileştirmiştin.Çok hastayız yine Mustafa,ne tavsiye edersin?
Biliyorum,yeniden geleceğin falan yok,bizim de seni beklemeye hakkımız...Ama umutsuzum Mustafa,karanlık yarınımız! Bir ışık ver bir yerlerden,ne bileyim bir işaret,bir kıvılcım.Bir Sütçü İmam kımıldaması,bir Hasan Tahsin kurşunu bekliyor bu millet.Uzak değil aslında kurtuluş günü, ‘ilk kurşun’a bakar uyuyan aslanın uyanışı.Lakin aslanı kafese kilitlemişler,anahtarını da kırmızı-mavi-beyaz elbiseli,yıldızlı birine teslim etmişler...
..

Devamını Oku
Yusuf Çarkcı

Kelimelerin önü açık, her şeyi söyleyebilir insan
Suskunluğunda önü açık, her şeye susabilir insan
Söylersen; belki konuşur senle sultan
Susarsan; anlamaz seni hiçbir gariban

Sevginin önü açık, her şeyi sevebilir insan
Sevgisizliğin de önü açık, her şeyden nefret edebilirde insan
..

Devamını Oku
Kadir Berkut

Sen yazdığım son şiirimsin.
Nasıl başlayacağımı bilemediğim.
Bitirmeyi bir türlü beceremediğimsin.

Gitmeye cesaret edemediğim.
Dönmeyi öğrenemediğim
Sen gittiğim en son şehirsin.
..

Devamını Oku
Yusuf Girgin

Sen güzelsin
Tanıtım güzel, yazan güzel
Korkular güzel, sevdalar güzel
yaşayan güzel, yaşatan özel...
Korkular olmasa, cesaret ne işe yarardı.
Sen güzelsin, bu neye yarar
Ne tabağa konabilirsin, ne bardağa
..

Devamını Oku
Murat Kara

Sayfalar arasında gizli bir cevher,
Beni bana bağlayan eller..
Bir ışık isterim, beni aydınlatacak
Dünyamın cehalet karanlıklarında.

Başımı kaldırdığımda sizin üzerinizden,
Bakacağım uzaklara umutla
..

Devamını Oku
Türkan Ron

Kelimelir tükendiği anlar vardır
Cümleler anlatamaz olur sevgiyi
Ve şairler hep susarlar böyle anlarda
Sevgi ise, kıvrım kıvrım kıvrılır
Bir çift dudak arar, haykırmak için
Cesaret adına,
Sonsuz seven kalpler hatırına
..

Devamını Oku
Kemal Polat

Korkuyu sermaye yapmış, cehalete sımsıkı sarılmış, kendini ölüm uykularına mahkum etmişçesine kozasına saklanan, emsalsiz ipeğini egemen yobaza ikram eden ipek böceklerinden bahsetme bana. Bilmem kaç bin yıl daha doğmadan beklemek ve ölmek derler buna.

Bırak SOKRAT saflığını! bize dön! Bize bak! Ondan bize ne… kana – kana içsin o zehrini egemenlerin önünde… ve kirli ellerinde, sergilesin korkularını, belki keyiflendirip güldürür faşist egemenleri o naif ve korkak adamın şovları.

İki kutuplu bir kırbaçtır yaşam; bir ucunda zulüm diğer ucunda adalet, hangisi ağırlığını koyarsa sahibi olur kırbacın cesaret ve adalet ağır basmalı, sahibi olmalıdır kırbacın adaletle şakırdamak için suratında zalimin.

Ne demektir bağnaz egemen için? Hiç bir şey ifade etmez sabi- sübyanlık, kadınlık – kızlık, her fırsatta vurulup yerlere serilen dürüstlük-mertlik, adalet ve insanlık; keyfince çiğnenir, “hak-hukuk, adalette neymiş” diyerek;
..

Devamını Oku