Kim İster? İstenilen şeyi şimdi yazdığım zaman, kim istemez ki diyeceksiniz... Kim Milyoner Olmak İster? Evet ne diyorsunuz? Herkes ister mi bunu; sanmıyorum herkes de istemeyebilir. Senelerdir süren aslında güzel de bir yarışma lakin ben o her yarışmacıya sorulan soruya hayli gıcık kapıyor, sinir oluyorum. Hani sunucu diyor ya ''Bu Yarışmaya niye geldiniz? '' Bu kadar saçma sapan bir soru görmedim. Bir insan para ödüllü, hem de bir milyon, yani eski deyişle bir trilyon para ödülü olan bir yarışmaya niye gelir? Allah aşkına güldürmeyin adamı, güldürmeyin insanları bu kadar kendinize, yapmayın lütfen. Emniyette sorguya alırlar ya sanıkları, sonrada tepesinde bir ışık yanar, iki sivil poliste başındadır hani, durmadan soru sorarlar adamı çözmek için, çapraz sorguya alırlar. ''Konuş, isim ver bize kimler ile gerçekleştirdin bu eylemi, patronun kim, o ev de ne yapıyordun? '' Ben biraz buna benzetiyorum, o yarışmada ki ''Buraya neden geldiniz? '' sorusunu. Sunucu karşınızda size dönüyor ''Ahmet Bey konuş niye geldin bu yarışmaya, hadi söyle, işlerin iyi gitmiyor tabi buradan bir şeyler kazanıp işlerinde kullanacaksın değil mi, biz anlarız, yoksa yoksa dur dur, oğlunu evlendireceksin veya arabayı yenileyeceksin, belki de yazlık ev mi alacaktın, hadi itiraf et hadi bilelim buraya niye geldin? '' Uf ya biraz abarttım mı ne? Geldim kardeş, derdim var, verin para, verdin verdin, vermedin, ben de bir dolu yara. ''Sizi tanıdığıma çok sevindim.'' der çeker giderim ya, neyin kafası bu?
Kim Milyoner olmak isterse istesin, benim için çok da bir önemi yok, geçinebileceğim bir para bana yetiyor da artıyor. Esnafız, ayrıca zaman zaman gelirlerimizin azaldığı da oluyor, geçici olarak da olsa, maddi sıkıntılarımız oluyor. Yine de çok şükür namerde muhtaç olmuyoruz, en önemlisi de o değil mi zaten?
..
Dün gibi gir bahçeme bal mumu erisin ateşinle.
Çatlamış toprak ısınsın bastığın her kare ile,
Aydınlık olsun aşkın cesaret veren hissi izinle.
Ezilmiş hardal çiçeği sana açmış bu gece,
Ezgilerini seçmelerim ile, seni buldum yine
Yeniliklerim ile, yenilendendim şahlanan atın deminde
..
İşte bir başlangıcın daha sonuna geldim. Yeni bir hikaye daha oldu. Gözlerine kanmıştım. Aslında gözlerindi beni alıkoyan. Zamansız mekansız bir giriş yapmıştın kalbime. Kavak yelleri vuruyor şimdi ağarmış saçlarıma. Divitimin son mürekkebiyle yazıyorum bu yazıyı sana. Seni aramaya son kez çıkıyorum yine sensizliği buluyorum. Yine çıkmaz sokaklar adresim oluyor. Gidişinle kelimelerim kifayetsiz kaldı seni anlatmaya. Sensizliğin sensizi bir şair bıraktın arkanda. Sevinen sen oldun yine. Eserlerine bir eser daha kattın. Yalnız bu eser hepsinden farklı bir zatın.
Dört işlemimin sonunda yine çıkmıyorsun sen. Artık senide arayamıyorum. Çünkü rotamı kaybettim aşkın derinliklerinden. Yıldırım gibi çakıyor aklıma sensizlik. Ve naaşım eller üzerinde sensizliğin sensizi olan bir vakitte. Sadece bir parça topraklık. Usandırmıyor sensizlik beni sensizlik sana yazmaktan. Rüzgarlar yıldıramadı savurmaktan. Siyah bulutlar kaybedemedi aşkımı üzerime yağmur yağdırmaktan. Ağladığında ağlamana yazan gözlerine bakıp aşkına yazan bir an bile seni aklımdan çıkarmayan ben sensizliğin yazanıyım. Baharda aşkınla coşan yazın güneş altında sensizliğe ağlayan sonbaharda yaprak gibi rüzgara savrulan ben yalnızlıkların adamıyım. Belki de bir güle varmak için bin gülü ezen aç-susuz ve gece-gündüz seni arayan ben sensizliğin yolcusuyum. Her gün gittiğin yerde bekliyorum. Takvimlere bakmaya korkuyorum artık. Her gün bir yaprak düşüyor takvimden. O bir yaprak bana bin yaprak gibi geliyor. Geceler arkadaşım sırdaşım oldu senden sonra. Her gece Ağlıyorum yıldızlarla beraber. Sensizliği paylaşıyorum geceyle. Yine gözlerim doluyor. Belki de ben sensizliğin ağlayanıyım.
Yine bir gecenin on ikisi. Elimde küçük bir parça kağıt yani ayrılığın bileti. Kim bilir belki de aşkım ayrılığa atanmıştı. Ne atabiliyorum ne de satabiliyorum bu bileti. Aslında bu bilet bana kesilmişti. Arılar güle gül bülbüle aşık gece gündüze gündüz yıldıza hasret et tırnaktan ayrılmamaya yeminli bense senin gibi gidenlerin aşkına tövbeli. Bir aşk şarkısı kadar içten bir yapraktaki yağmur tanesi kadar diriydi bende aşkın. Ve yıldızlar kadar parlaktı. Şimdi sensizim. Sensiz bir günü daha işliyorum günlüğüme. Gederken ayakların gitmek bakışların gitmek istiyordu. Yani gidişin siyah bakışın maviydi. Yine yazıyorum mavilerle. Bana yazdığın yazılarda buluyorum kendimi. Bir günde daha bitiyor gittiğin mavilerle. Gidişin siyah bakışın maviydi ya. Anlayamamıştım giderken seni. Ben şunu her zaman biliyorum ki. Bu sevdayı ölüm de bitirmez ki. Yine sensizlikten bir yıl yine sensizlikten bir gün ve sensiz bir günün vakti. Çiğ taneleri düşüyor yazdıklarıma. Unutmak istiyorum seni yine buluyorum şiirlerde seni ve kendimi. Aşkın sonbaharı kapıma dayandı yapraklarımı dökmek için. Fakat benim yapraklarım daha sararmamıştı bile. Hayat bu ya. Bir oyun daha oynuyor bana. Yine yeniyor beni. Ömür geçiyor yarısını bitirdim sensizlikle ömrümün. Kalanını bilmiyorum. Belki sen gelirsin yarın beklide ölüm gelir yarından da yakın. Artık zamandan sana varmak günü gelmişse bir şair kalkar aşkın limanından sevincin gemisiyle. Dünyanın en mutlu insanı ben olurum her günde. Artık seni seviyorum kelimesi dilimin ucundaysa nefesim tükenene kadar söylerim karşında. Ve seni sevmek ölüm olsa da. Aşkım ayrılığa atansa da seni unutmayacağım asla. Giderken dudakların cesaret edemiyordu elveda demeye. Gözlerin gözyaşlarına yenik düşüyor. Adım adım yol alıyordu ayakların. Yani gidişin siyah bakışın maviydi.
..
Uzun yıllar önce, henüz bazı yol ayrımlarını tam göremediğim, çocukluk ve gençlik yıllarımda, okuduğum, dinlediğim, seyrettiğim, öğrendiğim şeylerden gerçekte çıkarmam gereken dersleri tam algılayamayıp,
Yavaşça ve asıl mesajı anladığımda benliğimi sarsmayacak yıllara ertelediğim yılları düşündüğümde kozmik evren’in insan’ı nasılda
Eğip bükerek, yoğurarak eğittiğini ve en olgun yaşlarında belli bir seviyeye taşıdığını düşünürüm.
Bazı insanlar vardır ki diğerlerinden farklıdırlar. Onlar dikkat çekmemek için değil, tam tersine risk alarak yürürler yaşamlarında.
Peki, nedir risk denilen şey? Ve o insanlar ne kazanırlar aldıkları risk’in karşılığında?
Biraz dikkat ederseniz siz de kendi içinizde risk alan bir insan mısınız yoksa değil misiniz? Hemen yanı başınızda belki de şu an uzağınızda olan tanıdığınız bir insanın aslında risk almaktan hiç de korkmadan ‘’kör gözüm parmağına’’ bir yaşam sürebildiğini bundan da bir amaç uğruna hiç çekinmediğini görebilirsiniz.
..
Sahte Aşklar..
Kimin aşkı sahte..
Kimin aşkı gerçek..
Satılık aşklar şehri İstanbul..
Bir korkuya satılmış aşkın şehri..
Koskoca İstanbul..
..
Her şey!
Birkaç numaranın
ucunda…
Cesaret,
Birkaç duygu
ötede.
Her şeyi getirip
..
Beni bana bıraksana
Yüreğimi ateşlere atma
Sevgin bende kaldıya sen olmasanda
Aşka gönül vermeye
Cesaret edip sevmeye
Gücüm kalmadı
..
Gökkuşağının her telinde inledi
Öykündüğümüz ezgiler
İç dünyasına sokulduk kollarının
Sayfalarca altınçağ narsist
Gücü tükenen aysberg
Koryüreklerde buluştu tutuklu zaman
..
Çünkü sen gülümserken dünya daha yaşanılası bir gezegen,
Güneş daha bir şefkatli,
İnsanlar daha bir anlayışlı ne garip…
Ve ben;
Daha önce hiç keşfedilmemiş bir yerin seyrinde,
Ya da kimsenin çıkmaya cesaret edemediği bir dağın yamaçlarındaki karda gezginim…
Taşıyorum…
..
içimde bastırılmış duygularım var,
sana açamadığım
dilimin ucuna gelipte yutkunduğum,
cesaret edemediğim,
haykırışlarım var
bir türlü sevgiyi gösteremediğim
öylesine anlamsız
..
Neden hep arar bu gönül
Neden aramaya mahkum
Neden çıkmaz sokaklarda
Neden engebeli yollarda
Sen de cevabını veremedin bak
Sen de adresi söyleyemedin
Sen de kapattın kapını
..
Gece yakar kavurur bedenimi,
Geriye birtek soluğum kalır.
Kör bıçaklar saplanır yüreğime,
Kan dökerim gözümden yaş yerine,
Nedir bilmem?
Nedenini hiç bilmem.
Sormaya cesaret edemem,
..
Herkes sadece kendisini ilgilendiren konularda özgürdür.
Cesaret cehalettendir.
Her an ölüm tehlikesinin tehdidi altında yaşamak zorunda olan bir insanın Allah’ı ve ahireti hesaba katmadan sorumsuzca yaşama arzu ve isteğini mantıklı bulan varmı?
Dünün nazlı, sevimli, şımarık çocukları,
Bugünün ahlak tanımayan kural kabul etmeyen serazat gençleri,
..
emanete muhtaç mahrum olanlar
emanet sözde gerçek sevgi
dostun verdiği tavsiye
ufukta bin yıl hale
geçsede ömür bir hazine
emanet kıymet,yüksek hikmet
sadakat emanete şerefli bir niyet
..
Ayrılığın ne demek olduğunu bilir misin sen? hiç tırnaklarını söktüler mi dibinden? .Kalbini söküp aldılar mı göğsünden acımadan..ruhunu ayırdılar mı yaşarken bedeninden? .Bir ateş çemberinin ortasında hiçbir çıkış yolu olmadan seyrettiler mi nasıl yanıp,damla damla eridiğini..ayrılığın acısının tüm hücrelerine yayılıp seni kahreden,damarlarına dolan zehrini öldürücü varlığını hissetin mi? .
Ağlamanın ne demek olduğunu,gözlerden akan yaşların nasıl bir ırmak haline geldiğini bilir misin sen? Bir kalbin yanışını gördün mü bir aşkın ölüşünü son nefeslerini verirken nasılda tarifsiz acılarla feryat edişini duydun mu? Seven birinin terkedilişini gidenin ardından koskoca bir enkaza dönüştüğünü gördün mü hiç? .Yanlız kaldığında bomboş odanda özlemle dopdoluyken yüreğin,ansızın anıların boynu bükük sana baktığını gördün mü her köşeden...odanın duvarları bir çığ gibi kopup üzerine devrildi mi,ellerini bilinçsizce uzatıp sonra sahipsiz kalan ellerin öksüz çocukların bomboş kalmış ellerini anımsattı mı sana? Her yer aydınlıkken birden bire dipsiz kör kuyuların karanlığına düştün mü sen? .
İşte sen bunları bilemezsin..Sen zaten aşkı sevgiyide bilememiştin ki! ! .Senin için çarpan bu kalbi,ağlayan bu gözleri,akan onca gözyaşlarının nehirlere döndüğünü hiç görmedin ki! ! .Acıyan bu yürekti ızdırap çeken bendim sana hiç belli etmedim ki..sen vefasızdın sen acımasız sen en güzel duyguların katiliydin...Sen yürek yarası nedir bilir misin?
Evet bütün bu acıları senden aldım ben..sen yaşattın bana aşkların en ızdırap verenini..pişmanım seni böylesine sevdiğim için pişmanım kendimi sana körükörüne mahkum ettiğim için! ! .
..
Gözlerime bakmak beni anlamak değildi. Ve hiçbir zaman gözlerime bakmamıştı ölüm. Beni tanımaktı aslında gözlerime bakmak ve gözlerimdeki hırsı gördüğünde şaşkınlıkla beklemekti. Beklemelerdeki tutsaklığa inat bir şeyler karalamaktı. Ölmekti kimi zaman. Ama ölmeyi bile sevmekti gözlerimde; gözlerime bakmak…
Gözlerine bakmak seni anlamak değildi ve de bilirim. Sözlerine aldanmaktı seni tanımak. Sözlerine aldandığımda beni aldatıp aldatmayacağındı. Kandıracak mıydın beni yoksa bir heves mi olacaktım senin için. Bunu elbet söyleyeceğin sözler gösterecekti. Ve ölmekse de sonunda sözlerine aldanmak; senin için ölmekti cesaret. Her aldandığımda yalan mı yoksa gerçek miydi sözlerin bunu anlamaktı her yolun sonunda sana dönüşlerimde…
Gözlerimize bakmak değildi bizi anlamak. Bizi sarmaktı doyasıya. Ölümün bile uzanamadığı ve tutamadığı ellerimizi sımsıkı tutmaktı bizi anlamak. Ve bize kavuşmak bütün hasretleri bitirmekti. Tüketmekti omuzlara akan yaşları ve gülümsemelerle eşitlemekti en ağlanmış şarkıyı. Bizi anlamak ölümdüyse de; bizi anlamak yaşamdı aslında…
Dünyanın her döndüğü an biraz daha yakınmaktı sevmek. Ve dünyanın merkezine yaklaşmaktı bizim için ölmek. Ve daha da yücelmek. Allah’a vaat ettiğimiz teslimatı yerine getirmekti. Biz ölmeyi seçmedik hiçbir an, ama ibadetimizdi an geldiğinde ölmek…
..
Ucunda sallandığım idam sehpası gibisin.Gözlerim yağmur kalmamış bir duanın öfkesinde.Bulutlara küsmek gelmiyor içimden.Git düşlerimden,hadi ne duruyorsun hala.Madem yoksun artık.Madem vazgeçtin kendi hayatından.Ne diye benim hayatımın kıyılarında geziniyorsun.Dalgalar yüzdürmüyor gemileri.Kıyıya vuran denizyıldızlarını kurtaracak kahramanlar da yok artık.Bir gecelik uyku tadında bitivermiş sevda adına yaşanan öykü.Boynu bükük bir çekirgeyim şimdi,Zıplamayı unutan...Hem daha ağustosa çok var.Karıncalar kış uykusundan uyanmadı daha.Buğdaylar bit kadar.Yılan olmaktan vazgeç.Dolaşma ayaklarımın dibinde.Öykünme gelinciklere.Sen bahar değilsin.Ben yaz olsam da.Sen kuyu değilsin,ben aşk olsam da.
Bak ellerim kuytularında şehvetin.Dokunuyorum titriyorsun.Gözlerin alt katlarında dolanıyor salaş bir sevdanın.Biliyorum sen yüksekten korkarsın.Hep merdiven altlarında saklandın.Ve hep uzak yaşadın yaşamın büyüsünden.
Bugün deniz yine kudurmuş bir hayvan gibi.Hani ‘’seni almaya geldim’’ dediğin o gün...Elimi tutup körpe bir sevdanın eşliğinde, seni almaya geldim,artık sensizliğe dayanamıyorum,sensiz yaşayamıyorum dediğin o gün.Eylüldü ve yapraklar çılgın bir sonbaharın altında çığlıklar atarak uzaklaşıyordu sevdiklerinden.Ağaçlar kış uykusunda unutmaya hazırdı gidenleri.Annem, sonbaharda aşık olma derdi hep...Sonbahar ayrılık mevsimidir.Yüreğin bir ömür yanar.Ama aşk bu,ne zaman gelir kestiremezsin.Ne gelişi ne de gidişi hazırlıksızdır.Sorgusuz sualsiz....Karanlıkları yırtarak,kulakları sağır eden bir çığlık gibi,asırlarca susup da bir gün ansızın patlayan bir dağ gibi...Gelir yakar ve gider.Tam alışmışken üstelik...
Benim için yaşamalıydın yar.Bırakıp gitmemeliydin beni ağustos böceklerine.Siyah gözlerinden akmalıydım her gece sessizce.İnmeliydim yüreğinin benimle dolu düşlerine. Biliyorum tek beni sevdin...Ben seni terketmedim,terkettiğim kendimdi.Bu 15 yıl gecikmiş bir itiraf belki de.Ama korktuğum intiharlara meyilli bir aşktan ziyade,ölümündü ellerimde.
Saçlarını nereye bıraktın.Okşamaya doyamadığım siyah saçlarını...Kirpiklerin,kaşların hangi ilaç kokularında kaybolup gitti.Bu rezil hastahanenin hangi katil odası aldı son nefesini.Canın yandı mı? Ellerini tutamamış olmanın hüznünü satamıyorum geçmişime.Hesabını veremiyorum yarım kalmış bir şarkının kimseye.Gözlerimdeki yarım gülüşlerin sırrını soruyor herkes.Ve ben yaşadığım en büyük depremin izlerini silemiyorum bir türlü.Hep kopuk cümlelerim birbirinden.Yarım bırakmak,yarım kalmanın bir hediyesi olsa gerek, sığıntı bir hayata.Kendi yazdığım senaryoda figüranlık bile yapamamak bu olsa gerek.
bir rakı masasına pike yaparak geldi ölüm, hiç tanımadan hayatı aldı gitti ruhumu... Hep sarhoş hatırlamak için sanırım hayatımı,,! ! !
...İçimdeki aşık kadın dellendi yine.Nefesindeki rakının kokusudur kıskandığım,inince gözlerine.Ne efexor yarıyor işime,ne çılgınca söylediğim şarkılar.Ne de deliler gibi koşmak geleceğim diyerek geçmişime.Hep iniş hep iniş...Hiç çıkış yok mu hayatın penceresinde.Korkaklar çabuk ölürmüş sevgilim...Cesaret satıyorum.Gelsin ve birisi dokunsun izbe odalarda sakladığım Züleyha'nın sesine
..
Hayat kaygısı yaşam kaygısı diye büyüdük
Ömrün nasıl geçtiğini daha anlayamadan
Hayat kaygısı yaşam kaygısı diye büyüdük
Ömrün nasıl geçtiğini daha anlayamadan
Hayat geçiyor hiç anlamadan
Nasıl bu kadar büyüdüğünü bile anlayamadan
..
İkimizde biliyoruz sevildiğimizi birbirimiz tarafından.
Söylemeye cesaret mi edemiyoruz ne?
Oysa ben bütün aşk şarkılarının
Bize hitap ettiğini düşünüyorum.
Sana karşı hissettiklerimi anlatmak
Şarkılarla daha kolay olacak biliyorum.
Seni göreceğim günü
..
Kendimiz sararız yaralarımızı
Bir yanımız karanlık bir yanımız yalınızlık olur,
hangi adayı keşfetsek ve mutlu olacağımızı hissetsek sürgünümüz başlar..
Hayal ettiğimiz gibi olmuyor işte...Şiirin de sustuğu imgelerin de yorulduğu anlar gibi....
Fakat bir şey var ki kendime sakladığım ve sana anlatamadıgım,
Hayatın içinde ki süprüzleri ve cesaret kırıntılarını
Kendi haline bırakma ve ansızın yollara düşme hikayelerim olmuyor...
..