Düşelim hak yola erkenden
Biraz cesaret görelim senden
Sonunda bir hiç çıkıyor herden
Geçilmiyor ne yardan ne serden
(08.01.2016)
..
Akıl başta değil, düşüncede gizlidir,
Cesaret dilde değil, yürekte gizlidir,
Asaleti makamda, mevkide sananlar...
Kesin kolunuzu bakın,
Asalet varsa! damarda gizlidir.
20 Nisan 2011
..
Konuşamadık bir türlü
Vakitsizlikten değil elbette
Hiç kaybeden olmadı
Yokluğunu yaşadık
Cesaret bulmanın
Yazışmak sayılırsa
..
Paldır küldür sesler geliyor
Kalbimden.
Gelen giden eksik olmuyor.
Ne gelen susuyor
Ne de kalan konuşmaya cesaret ediyor.
..
Bir yanım acılar içinde ürpertilere gebe, diğer yanım isyan ateşlerinde kavruk bir köz parçası... yine de en olağan sızılar içinde dikmeliydim gözlerimi özlemler ile; adı özgürlük olana. Yüreğim avuçlarımda dikenler içinde uçurum kıyalarında acılara batarken, en büyük inançlara koştuğum sana... yine de en derin düşlerden bir şeyler uyandırırdı hislerimi. telaşsız bir geç kalmışlığın pişmanlığında çırpınıp yok olmayı bekleyen geçmiş bir ömrün son demindeyim sanki. oysa ne çok isterdim çorak toprakların en tepesinde, umudumun şafağında seni gün doğumlarıyla birlikte düşlemeyi. Sonra en masum gülüşüne vurularak öylece olduğum yere yığılıp kalmak isterdim, kaç yerimden yara aldığımı bile umursamadan gözlerimi dikmek isterim, adı özgürlük olana (sana) Masum bir çocuğun düşlerinde bıraktığım sevdamı, adını anmak bile suçtu benim dilimde. suskun haykırışlar biriktirirdim. bazen gök yüzünde uçurttuğum bir uçurtmanın kanadına saklardım düşlerimi; kimse bilmesin diye. bazen ise yerin yedi kat dibine gömerdim. utanırdım da. hatta kaçardım. yanımda taşımaya cesaret edemediğim hayallerimi birilerine ödünç vermek isterdim, sonra utanırdım kendimden. riyakar dillerin fesat gülüşmeleri en derin sükutumda bile beni dizginsiz bir öfkeyle haykırmaya mecbur bırakırdı. ağırlaşan dilimi kötü sözlerden, küfürlerden arındırıp saklardım, susardım sonra. yapmacık bir kahkahayla kulaklarıma varırdı bir an, kaç zamandır kenetli kalan ağzım. amacım vardı; bu kadar basit vazgeçemez, bu kadar adiyane bir oyuna gelip söndüremezdim. çünkü ben sözlerimi çok dikmiş olurdum adı özgürlük olana… çekerdim içime dağ çiçeklerinin o eşsiz esanslarını, dönerdim sonra gökyüzüne... kilometrelerce ötede gök kuşağına... renklerini saymaya koyulurdum.. sonra irkilir kendime gelir, hayretler içinde kalırdım; gök kuşağının beyaz rengi nerde diye sorardım kendi kendime. Gök yüzü de mi kirletildi hainlerce? ama ne mevsim yaz ne de aylardan ağustostu. baharın ilk günlerinde kim çaldı gök kuşağının beyaz rengini? kırmızı duruyor tüm göz alıcılığıyla, sarı da orda işte. insan teninin biraz koyu kıvamında... yeşili, moru turuncusu da var. nerede bu beyaz, nerede ak güvercinim, nerede adı özgürlük olanım, nerede? dizlerimin üstüne çöküp beddualar etmek geçti içimden. çekip tutsak etmek isterdim derinlere, insan oğlunun bu doğaya hakimiyetini. herkesi eşit, özgür kılmak isterdim. benim gibi; diğer halkların da karındaş gibi yaşamalarını sağlardım…. Gözlerine sinmişti oysa, puslu bir yarın. Çelişkiler, çıkarlar ve öncelikler diye sıralanmıştı. adına zaaf dediğimiz ne varsa iç içe geçmiş, beni bir bir girdabın içine mahkum etmişçesine pus kaplamışı gözlerimi. yine gözlerim dikili kalmıştı adı özgürlük olana... Yine de en olağan özlemlerim En uçurum acılara batarken En büyük inançlara uyanırdı hislerim Umudumun şafağında… Sonra en masum gülüşüne vurulurdum Masum bir çocuğun. Kulaklarıma varırdı bir an Kaç zamandır kenetli kalan ağzım Çekerdim içime kokusunu… Çeker tutsak etmek isterdim derinlere Gözlerine sinmiş tutsaklığa dair acıyı Cezbederdi masumluğuyla çocuk beni Umurumda değildi etrafımı saran insanlar. Çünkü onlar etrafımı sardıklarında Ben gözlerimi çoktan dikmiş olurdum Adı özgürlük olana sana...
24/02/2012
..
Dilini bilmediğim gözlerinde
Seni öğrendiğim
Bütün lisanlarımdın sen
Sevgi lisanında denizler gördüğüm
Cesaret dolduğum
Zamanlardi görüşmelerimiz
..
Bir cehennemdi seksen beşin Ocak’ı
Bir kabus sessizliğin içinde
Bitmeyen hüzün çaresizliğin peşinde
Yüreğim acılarla kelepçeli, paramparça.
Bedenim meşale ateşten gömlek
Yükselen kin ve nefret gözlerimde
..
Düşünüyorum seni
Gözlerinin bana bakarken parlamasını
Her zaman bir yer bir ışık aradım
Seni sevdiğimi söyleyebilmemde
Umut ve cesaret vermesi için
Gözelrinde
..
Şu deli aşık duymaya görsün sana hasret;
Mahpusa girmeden anlar neymiş esaret
Güzel uykundan alıkoymaya olsa cesaret
Öpücüğüm boynunda; uyan o hazzı hisset ! …
Magün
..
Başımı döndürüyor o mahzun güzelliğin
Ne karanfil ne de gül ne bir lale gibisin
Baharı müjdeleyen sarı nergis mor sümbül
Onlara da değişmem sen bir başka çiçeksin
Koklamaya kıyamam o pembe yanağından
Dudakların bal olmuş öpmek cesaret ister
..
Daha önce hiç aşk yaşamadım. Adını duymadım. Aslında ölmeye cesaret edemeyeceğimi bile bile 'onun için ölürüm' diye haykırmadım sokaklarda. Gözyaşlarım toplanmadı uyumadan 5 dakika önce yastığımda. Defterlerim, kitaplarım kirlenmedi senin adının yazılı olduğu satırlarda. Anıları hatırladıkça gözlerim kaymadı resminin olduğu duvara aslında. Birkaç sözcük sarfetmedim fotoğrafına bakarak, seni hatırlayarak. Ben seni hayal ederek uyumadım hiç, rüyalarımda seni göreceğimi umut ederek dalmadım uykuma. Sokakta gezerken, el ele tutuşan sevgililere özenip 'neden biz böyle olamadık' demedim hiçbir zaman. Elime bir gül aldığımda, karşımda seni görmek istemedim asla. Her sabah masum bir öpücükle, suskun ama manalı bir tebessümle uyanmayı özlemedim ben. Bazı geceler uyurken senin yattığın tarafı dağıtıp, sanki sen aslında yanımdaymışçasına 'iyi geceler sevgilim' demedim. Verdiğim her nefeste seni hissetmedim aslında. Başka gözlere bakıp, sana benzetmek için uğraşmadım tek bir gün, tek bir dakika bile! Yazın ortasında, 40 derecede deliler gibi üşürken senin gelip bana sarılmanı istemedim anlıyor musun? Ben senin adını unuttum, aşk denen meretinkini zaten daha tam öğrenebilmiş değilim. Sen gittiğinden beri elime hiç kalem almadım, hiç içinde 'sen' olan şiirler yazmadım, buna kalkışmadım bile hatta. O kadar ki istemiyorum yani artık seni. Gecenin bir yarısı dışarıya çıkıp, gözüme bir yıldız kestirmiyorum. Deliler gibi senin adını haykırmıyorum o yıldıza. Bu aralar evden çıkmıyorum, her gün gizlice buluştuğumuz cafeye gidip, senin yerine de bir çay içmiyorum sevgilim. Şimdi nasıl söylesem. Anlamışsındır sen de.. Bu aralar bir değişimdeyim. Arındım bazı şeylerden, arındıkça başka sebeplere, kişilere daha da bağlandım. Bunu kendime anlatamadım. Bazen yok oldum istemeden, hapis oldum bakışlara. Ben bu aralar bir değişir oldum sevgilim. En sevmediğim şeyi yapmaya başladım..
Bu aralar çok fazla yalan söylemeye başladım sevgilim. Çok fazla..
..
((Yaşamak cesaret ister))
Yüreğindekileri söyleyemiyor,
İçin için yanıyor, suskunluğun seni ele veriyor,
Kelimeler dilinin uçuna geliyor yutkunuyor,
Çığlıklarını, haykırışlarını içinde yaşıyorsun..
..
İlk çığlıklarımdı.. kendi sesimde boğulduğumda artık her şeyin bittiği ve ölüme sarıldığım anlara yakınlığımdan korktum.. tıpkı yanındayken senden korktuğum gibi.. lakin bile bile insanların kendi korkularını yaşama olasılıklarını.. tutamadım kendimi.. ne yapayım.. korkumun zafer çığlıklarını duydum.. senin gözlerinden geliyordu.. gözlerin, üsküdarın beşiktaşa bakışıyla izliyordu beni.. yakınlığında uzak.. bilindik yabancı..
gittin.. belirgin sonun kaçınılmaz gerçekliği buldu beni.. seslerim sustu.. viyadük kenarlarında dolaştım.. düşerim belki.. atlamak cesaret isterdi.. yapamadım.. belki bir rüzgar eserdi de hani şöyle bir savuruverirdi eteklerimi.. saçlarım gözüme girerdi de belki düşebilirdim o zaman, göremezsem basacağım yeri…
gittin.. hiçbir uçurum beni istemedi.. sensizim diye mi? Bilemedim.. sensizlik neydi onu bile bilemedim ki.. acemi konsomatrislerin kendilerinden utandığı gibi utandım sana dokunamayan ellerimden.. tırnaklarımda kalmıştı girdapların.. söküp atamadım..
ölüm bile köşe bucak saklandı.. ahbaplık yaptığım bir kalem kaldı bana..
..
İçimde konuşturamadığım bir sessizlik var.
Ne zaman cesaret etse;
Hep susturan acılar var...
Kopmuşuz bir kere her şeyden...
Cesaretimizi kırmış şerefsizlikler...
..
Gülmezsen nasıl anlarım, Senin insan olduğunu, Nasıl yansır dışarıya, Ruhunun güzellikleri,
Canın her şeyi gülmektir, Gülmektir geriye kalan, Yüzünü asmak gurbettir, Gülebilmek gerçek sılan,
Yüzün gülsün ki her zaman, Cesaret versin sözlerin, Bedenin güler o zaman, Güler gözün, özün, tenin,
Gülmek ki sonsuz saadet, Gülmeliyiz gün aşırı, Gülmek ki gerçek adalet, Gülmektir asıl başarı…
Gülelim sular durulsun, Gülelim sırlar bilinsin, Gülelim canlar sevinsin, Gülmek kurtarsın dünyayı…
Samsun-1978
..
Merhaba kadın bunca zaman gecmiş belki üstünden sana yazamadığım hatta yazıp sildiğim binlerce satır var şu küçücük yüreğimde. Binlerce gözyaşı damlası döktüğüm şu izmarit yüklü bi kül tablası ve binlerce düşünce.. Senden ne zaman nefret edecek olsam yapamıyorum bir kez sevdik ya hani diyemiyorum ardından bir kötü söz dahi neden diye soranlara ise cevap bile vermekten kaçıyorum. Sahi ne değişti ne değiştirdi seni bu kadar ben doğallıktan yanaydım bilirsin…Hep benim küçücük yüreğimdeki kocaman sevgim yetmedi mi sana yetmedi dimi. Kızardım ya sana o gözlerinin altına cektiğin o boyaya giyecek olarak baktığın o kısacık elbiselere sende alışmıstın ya bu durumuma sende kızardın ya hani gördüğünde birini o şekil sevgilisinin yanında ne değişti be sahi kaç zaman geçti neler değişti. Naptın yeni sevgilin mi artık nişanlın mı nasıl aran mutlumusun benle mutlu olduğundan daha cok geziyormusunuz her yeri özür dilerim be ne cesaret dimi bendeki.. Diceksin ki sen niye gezdiremedin beni, haklısın napıcaksın işte bir işçinin maaşınla anca bu kadar olur işte bide evin derdi küçük biladerin masrafı derken bu kadar olur du işte en fazla haftada bir alın terinle bu kadar olur işte olmadıkii hiç babamız küçük yaşta kaybettim bilirsin ya hani yiyemedik hiç rahmetlinin parasını nur içinde yatsın.. haftalığımla aldığım o elbiseyi de beğenmemiştin hiç dimi oysa ne hevesle seçip paket yaptırmıstım bilemezsin ki.. cok konustum dimi cok sey dedim gurursuz oluyosun işte böyle sevdin mi yıllar gecsede unutamıyosun sevdin mi gercekten birini, sen beni coktan unuttun dimi ne dicektim neler dedim.
Bak ne diyeceğim sana.
Hoşçakal..
..
Piyer Loti tepesine uğradım geçen akşam
Sensiz geldim diye Piyer çok kızdı
Kederimden denizlere bıraktım kendimi
Bu seferde Poseidon kovaladı sensiz geldim diye
Terminatör filmi vardı sırada ama,
..
Siyah sana ne kadar da yakışırdı
Göstermese de dugularını
Fersiz gözlerime cesaret
Şekilsiz hayallerime nizam verirdi
Bir ahenk içinde görmek
Aydınlık gecelerde saçlarını
..
rivayete göre
çok büyük bir ağaçtı
meyvelerini toplamak için
cesaret gerekirdi
yine rivayete göre çok tatlıydı meyveleri
acı ağacının
..
Aşk dolu bir okyanus olsan da,
o okyanusa açılmaya cesaret eden yoksa
bir damla olur avuçlarında!
Aşk güzelliliğini kendin içersin
sessizlik baş köşene kurulduğunda!
..