“cennet, cennet dedikleri…”
gözlerini gözlerime bırakıp, öyle bir kalkışın var ki masadan
yüreğimin her köşesine gidip-geliyorsun, arkana bakmadan.
oysa gece boyu bütün demlerini, sevişir gibi yudumladığımız
tadı güneşten de sıcak sabah çayının,
hemen sonrasındayız…
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Hocam ne diyebilirim ki aşk insanı böyle yapıyor harika canı gönülden tebrik ediyorum
Usta kalemi hayranlıkla okudum,sizi ve şiirinizi yürekten kutluyorum,tebrikler !Tam 10 Ant.
Belli bir yere kadar araçla çıkılıyor ama sonrasında yürüyerek gidilmesi gerek, tek ben miydim topuklu ayakkabı ve döpiyesle topluluğa karışan yoksa başkaları da var mıydı hatırlamıyorum. Aslında programlanmış bir şey de değildi sanırım, hadi dediler yola düştük üç otobüs dolusu insan.
Kimimiz hala nereye gittiğimizi bilmiyorduk, Kızkalesi’ne geldiğimizde otobüsler dağyoluna saptı, bir süre sonra da herkes indirildi yürümeye başladık. Genel Müdürümüz önde bizler arkasında ikili üçlü sıralar halinde epey yürüdükten sonra menzile ulaştık.
Arkadaşlarımı bilmem ama benim ayağımdaki ayakkabıda topuk kalmamış şık mı şık bir spor ayakkabısına dönmüştü. Meğer gezmeye gittiğimiz yer Cennet-Cehennemmiş. Önceden epey anlatılmıştı Cennetin ne denli güzel bir yer ise, Cehennemin de o kadar korkunç bir yer olduğunu ama temsili de olsa canımız kabuğumuzdayken görmek güzeldi elbette.
Arkadaşlardan cesaret timsali olanlar antik merdivenlerden koşar adım inmeye başladılar ama ne olduysa yarı yolda geri dönmüşler, görünmeyen bir gücün kendilerini Cehennemin Dibine atacağı ve oradan bir daha çıkamayacakları korkusuna kapıldılar belli ki. İnerken koşar adım gidenler yarı yoldan döndükleri halde bet beniz mum gibi ecel terleri dökerek dönmüşlerdi yeryüzüne..
Bense ayaklarımı bir hafta boyunca kucağımda taşımak zorunda kalmıştım, çünkü su toplamıştı tabanlarım.... :)
Burada kısaca bu obruklar hakkında da kısaca bilgi verelim, merak edenler daha geniş bilgiye internet aramalarında Cennet-Cehennem obruğu yazıp ulaşabilirler.
Cennet Çöküğü
Bir yeraltı deresinin yolaçtığı kimyasal erozyonla tavanın çökmesi sonucu meydana gelmiş büyük bir çukurdur. Elips biçimindeki ağız kısmı çapları 250 m ve 110 m olup derinliği 70 metredir. Çökük tabanının güney ucunda 200 m uzunluğunda ve en derin noktası 135 m olan büyük bir mağara girişi ve bu mağaranın ağzında küçük bir kilise vardır.
Kilisenin giriş kapısı üzerindeki 4 satırlık kitabede, bu kilisenin V. yüzyılda Paulus adında dindar bir kişi tarafından Meryem Ana'ya ithafen yaptırılmış olduğu yazılmaktadır. Cennet çöküğünün içine her biri oldukça geniş 452 basamaklı taş bir merdivenle inilir. Kiliseye 300. basamakta varılır. Kiliseden sonraki mağaranın bitim noktasında mitolojik bir yeraltı deresinin sesi duyulur.
Cehennem Çukuru
Cennet çöküğünün 75 m. kuzeyindeki Cehennem çukuru da Cennet çöküğü gibi oluşmuştur. Ağız çember çapları 50 m ve 75 m, derinliği 128 metredir. Kenarları içbükey olduğu için içerisine inmek mümkün olmamaktadır.
Mitolojiye göre;
Zeus, alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon'u buradaki bir kavgada yendikten sonra, onu Etna Yanardağı'nın altına sonsuza dek kapatmadan önce bir süre Cehennem çukurunda hapsetmiştir.
Aslına bakarsanız, cennet de cehennem de insanın bakış açısıyla başlar, yani yaşama nasıl baktığıyla ve beklentileriyle paraleldir.
Şiirdeki öyküleme yer yer somut örneklerle pekiştirilirken, soyut hissedişlere çok zarif geçişler yapılmıştır. Kim ne anlamak ve almak isterse tekmili birden muhteşem bir paylaşımdı.
Teşekkür ediyor saygılar sunuyorum Sayın Cevat ÇEŞTEPE.
Korku gerçekten de dünya cennetinden düşüren en sarp uçurumdur. Gerçeküstü bir tablo yapar gibiydi...
Konu: Cennetin uçurumları - 27.02.2014 08:31:00
----------
Böylesi şiirler okunmalı, gün-ay ve yılın şiirleri olmalı ki, gerçekten şiire gönül verenler örnek alsın, dersler çıkarsın ve kendilerini geliştirsinler.
Sanırım insan kendisini tüm fesat ve hasetlerden soyutladığı zaman böylesi güzel, böylesi anlamlı ve okuma şansını yakalayan herkesin üstünde hemfikir olduğu eserler ortaya koyabiliyor.
Sayın ÇEŞTEPE'nin Antolojide kayıtlı-aktif olan 823 şiirinin büyük çoğunluğunu okudum, tek bir şiirinde kişisel serzenişine rastlamadım.
şiirler insanın beynine suyun mermeri oyduğu gibi yavaş yavaş Cevat
Çeştepe ismini işliyor... Şu antolojide hatırlayabildiğim çok az isimlerden biri ...
Tekrar okumak çok güzeldi... Selam Ve Sevgilerimle.
/hal işte böyle sevgilim, bağlayabiliyorsan eğer güneşe bağla ikimizi…
(fallar bunu söylemez, ben söylüyorum
iyi biliyorum ki sevgilim korku, her cennette bir uçurum..,
çok korkuyorum)
_____________ Yürekten kutluyorum hocam ..
derin sular gibi gizemi içinde , şiir kendine çekiyor okuyucusunu ,
her cennette bir uçurum kaybetme korkusu ...Ant 10
Hayranlıkla okudum, saygın kaleminize çokça tebriklerimle kutluyorum...
hürriyet tepesine tırmanırken, dilimde bütün zafer marşları
birden sırtımın orta yerine girer, tank mermisi gibi bir sancı.
oysa bileğimdeki her zincir, birer karanfil açmıştı ellerimde
ve zafer en masum çocuk uçurtmasıydı,
göz bebeklerimde…
Ne denir ki böyle bir güzelliğe belki buna yakın hislerlere hisleniriz ama böyle ustaca kağıda döküp şiirsel bir nehrin fevkaladeliğini paylaşmak her babayiğit kalemin harcı olmasa gerek.
Ne kadar güzel; lakin anlatması ne zor. Çok tebrik ediyorum sevgiler.
Bu şiir ile ilgili 123 tane yorum bulunmakta