Gözyaşlarım mı…
Soğan doğruyordum
Sen gelmeden az önce…
Yoksa
yokluğundan değil göğsümdeki kan izi.
Dün doğum günüydü ölümün.
Bilmem kaçıncı yıldönümüydü.
Benden gidişinin ve benim
çürümüş bir kök gibi
çöküşümün,
Akşam ağlıyordu.
Daha bir alıngandı.
Gördüm açık penceresinden
Kalbimin yanan canını.
Izdıraplarımın aslında saklı
Canımın kafesinde bir yerlere
sığdırdım seni.
Bulut beyazı sevdim,
yüreğim deniz mavi
İzmir saçlarını sakındım
Ben sana teslim olacaktım ey kalbime düşman,
bir de baktım ölmüşsün....
Ya da ben öyle sanmışım...
Artık saçlarının neden bana o karanfil kokusunu vermediğini bilmiyorum...
Bilmiyorum gözlerin neden kilometrelerce uzak.
Her yere bakıyorum ve her yerde sana ait bir şeyler olmasın diye dua ediyorum.
Hangi kudretle
Yükleneceksin yaşantılara.
Nasıl hükmedeceksin,
tarifi zor korkulara.
Bir ağacı koparabilir misin dalından.
Bu nasıl bir kurgu
Nasıl denklemleri
ters düz eden bir yapıt.
Senarist
ya aklını kaçırmış olmalı
Mesela;
kilisenin çanları çalabilir mi
namaz vaktinde.
bir papaz ezan okusa diyorum
minareden düşmeden.
Hücrelerimden sana doğru
ödünç bir efkar saçıyorum.
Bir hiçin kulağına fısıldıyorum,
kıtlıktan çıkmış aşkımı...
Sonra susuyorum,
Kapanmıyor…
Yara derin yara içinde.
Bir öfkeye düşüyorum senin yüzünden.
Bütün ruhum çırpınıyor başka biçimde.
Kimseleri sevmiyorum senin yüzünden…
Kor ateşte donuyorum senin yüzünden…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!