Akşamdan kalmışım
Küfür gibi başlıyor gün
Kimi görsem zıddıma bir tebessüm
Hüzün suçlarımı kim sorar bugün
Öfkemi suskunlukla bastırıyorum
Diyorum ki
Gözlerinin bulutu yıkamalı yüreğimi
Geçip gidiyorken bahar
Günün sabrı olmalı özlem
Gecenin telaşı
Daha, ince saz başlamadı çalmaya
Ve gecenin kör karanlığında çiçekler
Uçup gidelim der gözlerin
Uçup gidelim dağlara...
Kan burcunda yazılmış, bizim adımız
Şimdi, bu şehrin gizli yollarında
Sunulur ateş pahası en yosma gül
Yalnızlığın mühürlü izleri kollarında zûl
Gölgesi düşer bodrumlara tükrük tükrük
Ah! Şu ölümün ötesi. Yoksa...
Susardınız,
Yorulacak kadar çok konuşmuş olurduk
Saydamlaşırdı bütün kelimeler
Özlemin başlangıcı olurdu sessizlik
Güneş gibiydi gözleriniz
Açardı bütün sis perdelerini
Gümüş renkli pabuç giyen kadın’a
Sus! Sus!
Nereye kadar
Gönül umutsuzluğa düşer
Kır gururunu, yık korkunu
. . . . . . . “Değişen bir şey var mı? ”
Şu solgun ışıklı evde
Yüreği sızılı biri var
Ne bir duacı bilirim, ne bir yol gösterici
Tek inandığım sendin, sevgi bahanesi
Karanlıkta kaldım, doğmadın güneşim
Şafak kuşlarımı kanatsız bıraktın
Çaresizlik sabrın son sınavı olsa gerek
Geçti bu gönül sevgiliden
Kim mevsim bahar dese
Çiçeklerin döküldüğü gündür
O yar hüzün de artık
Gün gün çoğalan saçımın akıdır
Sahici bir akrep kadar
Can acıtıyor saatin akrebi
Sus diyorum sürekli kendime
Sus. Uyanır şimdi
Şimalde bir rüzgâr kar savuruyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!