Zamanın ne başı kaldı,
ne de sonu —
biz onun ortasında değil,
onun dışında kaldık.
O söze başlarken
ben çoktan susmuştum.
Ama suskunluk,
her zaman sessizlik değildir.
Ben sustuğumda
içimde bir çığlık
duvarları yıkıyordu,
sen duymadın.
Taşıdığın o oklar var ya,
biliyorum.
Ama o zehir,
ne senin ellerinden aktı
ne de benim niyetimden.
Başka bir zamandan sızdı içimize,
başka bir hikâyeden
bir yarım kalışın acısıydı belki de.
Sen sevgine sarıldın
tüm dikenleriyle —
bu bir cesaret,
ve ben bunu inkâr edemem.
Her dokunuşun kanattı seni
ben seyrettim,
çünkü yaklaştığımda
o dikenler beni değil
seni daha çok yaralıyordu.
Ve siyah kuğu…
O zaten gitmişti.
Sen sonunu bekledin,
bense çoktan vardım o sona.
Yine de kaldık —
bir hatırda mı,
bir alışkanlıkta mı
bilmiyorum.
Ama kaldık.
Ne zamanın kıyısında,
ne de zamansızlığın içinde.
Bir eşiğin üstünde,
adı konmamış bir hissin
adı bile unutulmuş iki kişisi olarak.
Kayıt Tarihi : 19.4.2025 20:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!