Çêk û Rext
Tarih gölgelerle örülüydü gecede,
ay uzak tepelerde düşüncelere dalmış, üzgün;
yıldızlar Mezopotamya’da yeşeren ütopyanın
sevdasına kapılmış,
gök ve güneş sessizliğe gömülmüş,
rüzgârın kanatlarında
sessiz umut, sessiz umut, ebedî…
Bir çığlık yükseldi dağlardan,
rengârenk insanlar yayıldı yeryüzüne.
Seremoniler farklıydı,
günahlar dans ediyordu gökyüzünde;
ve ilk kurban,
gözleri deniz mavisi,
saçları toprak ve rüzgar renginde,
bir can seçildi.
Karanlık zihinde güneş gibi parladı,
gülüşler, çıplak toprakta çırpınan ışık gibi;
Yapraklar sarardığında
toprağa düşen buz, acıyı fısıldıyordu,
günah toplumun gölgesinde lanetlendi.
Ama Mezopotamya’da yeşeren ütopya doğdu,
her çığlık yeni bir başlangıca dönüştü.
Ezilen, direnişin adını duyunca
coşkuyla dalgalandı yüreği;
Tarih, güneş gölgesinde umut ekerken,
gün batımı korkuyu ve karanlığı serdi.
Bulutlar sarı-mavi parlıyordu gözlerinde,
asi ve dik duruşunda
göksel bir iz bıraktı.
Mezopotamya’nın kutsal taşlarında
ilk insanın asillik tohumu filizlendi,
beden canlandı, dirildi;
yaz ve kış artık
aynı gökyüzü altında buluşuyordu.
Zaman çözülmüş, sonsuzluk yayılıyordu,
her çakmak gözde bir yıldız doğuyordu,
gelecek sessizce fısıldıyordu.
Kırık bir çalgı kaval,
efsane dudaklarda titriyordu;
toprağın sesi gökyüzüne yükseliyordu,
yağmur düşüyor, kar yağıyordu,
bereket serpiliyordu kutsal topraklara.
Ana olur, yar olur,
sevda yankılanır dağlarda,
her nota umut taşır sessizliğe.
Gece kâbusların pençesinde titriyordu,
zalim gölgeler kutsallığı hiçe sayıyordu.
Mazlum, karanlığın en derininde kaybolmuştu.
Ama gece, dağlar gibi güçlüydü;
koruyucuydu her zaman,
ve Mezopotamya’da yeşeren ütopya sessizçe gülümsüyordu.
Bir sabah ışıklar içinde
kızıl taştan gözleriyle
güneşin oğlu uyandı.
Karlı tepelerde
tutsak zihinlerin içinde
erimeyen mumlar yanıyordu.
Suyun damlasına asillik yüklendi,
elde ve belde kuşandı
çêk û rext.
Ve yeşeren baharda
çiçekler gülümsemeye başladı;
kızıl goncalar açtı,
leylak saçlı melekler uçtu göğe.
Mezopotamya’nın ruhu dirildi,
dağlarda, nehirlerde, taşlarda yankılandı;
ezilenin çığlığı kutsal oldu,
direnişin sesi sonsuza dek yaşayacak,
ve Mezopotamya’da yeşeren ütopya gökkuşağı gibi parlayacak.
Kayıt Tarihi : 21.9.2025 21:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!