Çay demini almış olmalı çoktan

İlyas Kaplan
1277

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Çay demini almış olmalı çoktan

o sahili arıyorum
önce maviyi tanımayan denize ulaşacağım
altın tozundan dökülmüş kumları olmalı,
elimi dokunsan sapsarı yakmalı
kaydırak oyunlarının çakıl taşları yıkmış olmalı kumdan kaleleri
bilinmedik yeller esmeli her şeyin yerinde
gözlerim haykırmalı ben konuşmadan önce
maviyi unutmadan

zulamda fitili paslı işaret fişekleri, en dik yokuşlardan aşağı iniyorum
izlerimin izini benden saklayacak, varsa ıssız bir sahil, işte onu arıyorum
kan-ter içinde, gölgem bir albatros ,kanatlarında taşırken umutlarımı
kim bilir hangi buluttan daha ne yağmurlar yağacak üzerime
kiminin adı bereket olacak, kimi seller akıtacak yüreğime
alıp başını gidecek, yarının umutlarına
ama ben olmasam da ,bir gün bir çocuk olacak kollarında
bakışları benim bakışlarım, ellerinde benim sıcaklığım

ayaklarımın altında tanıdık bir dünya, bildiğimiz isimlerle dolu haritalar
dün ne ise yaşadığım bugünde öyle, aynı yağmurlar ,aynı bulutlar
çok sevdiğim şehirdeyim
ekmek arası balık yiyeceğim, atacağım kılçıklarını denize
karşı sahildeki mendireğin dibine
martılar yesinler diye

paltomu sırtına geçirmeden, kaşkolü boynuma sarmadan
kimselere görünmeden sokak kapısını sessizce açıp dışarı çıkacağım
karlara bata-çıka, soluk soluğa koşacağım
kaçacağım karşıma ilk çıkan yangınlardan
üşümüş ellerimi değil yüreğimi ısıtacak o sıcak nefesim
avucumda kar soğuğu
içimde ki çocuğun büyümesini bekleyecek
kartopu oynamak için

o gül renkli şal, salınırken vehimlerimin ufkunda
çöker, usuma kızıl güneşten kalma bir gam
vakit yanma vakti, yaz mevsiminde alev faslı
dem dem ahlar yükselir sinemden
bir yangın hengamesi ki canım yanar
heyhat, gözyaşımla sönmez ahın kor ateşi

kanlanmış gözlerin intizarı avuçlarımda
odada gül kokusu
yılgın bakışların tortularında biriktirilen narin sitemler
demir parmaklıklara aldanmayarak
sessizliğin göğsünü yumruklar durur

oysa gece sükutuyla güzel
isyankar kalemlerin hokkalara batırılmasıyla değil
yaprağın okyanuslara ulaşmaya çabalaması nasıl mümkünse
karıncanın ibrahimin ateşine su taşıması gibi
içimde ki ateşin söndürülmesi de o kadar mümkün

her yeni eskir ,her yaşlanan zeval bulur her canlı ölür
bazen geç bazen erken sessiz ve durgun sular gibi
derinden akar hayatın sırrı
sendelemeden ,bir misafir gibi
kimi zaman yorgun ,çoğu zaman suskun
geçerken …en çok

bir kafile geçer bu menzilden
atların yeleleri savrulur rüzgarda
zühre yıldızı toplar düşlerimi
yitik umutlarımı baharlara ulaştırır habersizce
gecenin sahipleri yıldızlarla hemhal olurken
içimdeki fırtınalar susmuş olmalı ki
sükut yüreğime düşmüş
her cenahtan içi dua dolu tohumlar çatlar
filizlenmeye ,yeşermeye adanmış

sahi ne anlatacaktım da unuttum
onlarca satır... ne diyor, ya da ne anlatmaya çalışıyor bilmiyorum
çok ama çok şey var gizemli kelimelerin altında yatan
aslında anlatılan, kocaman bir boşluk, tıpatıp zihnim gibi
ne eski hikayeler, ne süslü kinayeler orada
derdim yalnız gönül avuntusu
kendimi kandırmamın nihai sonucu
uzunca zaman olmuş, bir şiir yazmayalı
iyi mi kötü mü bilmem,
ama bitiyor işte

çay demini almış olmalı çoktan ,
sonra düzeltirim duvara asılı resmi
ardından sıkıca kapatmalı kapıyı,
unutmadan perdeleri çekmeli
bir mektup bırakmalı masanın üzerinde, karanfil kokulu
bu yorgunluk üstüne iyi gelecek dalgalı martı çığlıkları

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 2.7.2024 11:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlyas Kaplan