Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
ne güzell...Allah rahmet eylesin...
CANIM İSTANBUL'UM
yedi tepeden esen İstanbulun sesini duyuyorum
lodosun, poyrazın
fısıltısını sesini
denizin çığlığını duyuyorum
rengini, nefesini..
günbatımın, renklerini, gökkşağını
gözlerimi yumuyorum, kendimi unutuyorum
ey deli sevdaların şehri
kimlerin aşkına şahit oldun, kiminin nefretine
öfkenin haykırışın sesini duyuyorum
duvarcısı, ahçısı
doktoru, simitçisi
hepsini duyuyorum
kimi mutlu, kimi mutsuz..
yürüyorum gecelere
duyuyorum sesleri, kahkahaları
raksedip şarkı söyleyenleri
binbirgece masalları
yine duyuyorum gözyaşlarını
ağlayanlar, yere kapananları
köprü altında donmuş ayaklar
buz bakışlı çoçuklar
nice umutları toprağa gömdün
kimileri semalara
ama can verdiğin gibi
can da alıyorsun...güzelliğinle
iki yüzünü de gördüm canım İstanbul'um
canan demirel
Sevgili Necip...İstanbul'u sevdiğimi biliyorsun buna rağmen terkettiğimi de.Şimdi uzaklardan seyrediyorum İstanbul'u.Bugün yeniden gördümki...sen İstanbul'u en az benim kadar sevmişsin.Onun bütün güzelliklerini kendisine iade edip...bir şahre veda nasıl edilir...bilene sormak lazım...sonrasında Sevgili Necip...şair olmanın ne kadar göz demek olduğunu...ve ne kadar ruh demek olduğunu...ardından ne kadar yürek ...bir o kadar el...ve bir o kadar da...insan olmak olduğunu bana gereğince öğretmiştiniiz....benim İstanbul'um henüz yazılmadı ve yine biliyorumki...yazılacak...o vakit bir şehrin...kendi şehrine gömülmesinin ne olduğunu....ve dokunulmazlığının ehli olmayan ellerde nasıl harab edilip...koca bir harabeye buyur edildiğini...bugün bir üstad doğru söylemiş söylemesinede...İstanbul'u hangi şair ve hangi şiir tam olarak anlatabilir ki...onun şiiri henüz yazılmadı...bunu adım ve senin adın gibi bilmekteyim...bir şeye daha inanmaktayım...şiir yürek gözüdür...gerisi hikaye...sen şimdilik kendi güzelliğin ile uyuşturulmuş gecelerinde ve ağlayan erdemlerinde uyumaya devam et!..ne kalemim hazırdır seni yazmaya ne de yüreğim istemekte..o vakit geldiğinde uyanacaksın İstanbul...
“...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakısta o mana: Öleceğiz ne çare?
...“
Gerçekten ebedi sözler! Büyük şairden şahane bir şiir akmış. Nur içinde yatsın.
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef isler!
Yedi renk, yedi sesten şayisiz belirişler...
Eyüp oksuz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, ucan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni söyle dursun, ağlayanı bahtiyar... ..
Sadece güzel söz dizmek değil onun yaptığı. Elinden geldiğince dosdoğru bir yol çizmek.
Allah ondan ve onun gibilerden razı, mekânları Firdevs, himmetleri hazır olsun!
Kötü şiir... Şiirin zar kanatlı padişahları beni affetsin ama bu kötü şiir! Necip Fazıl ustaya diyeceğim yok. Ama bu şiir...
Noksan sözcükle ve gâvur klavyesiyle buraya aktarılmış GÜZEL BİR ŞİİR...Şâirin mekânı Cennet olsun...
İsim ne kadar büyük olursa olsun ,bu türlü şiirleri bir türlü sevemedim. Son derece sahte ve zorlama geliyor bana.
Maksat İstanbul'u anlatan bir şiir seçmek idiyse ;herhalde , beş yüz tane bundan iyisi bulunabilirdi ama maksat Necip Fazıl'dan bir şiir seçmek idiyse ,belki en kötü şiirinin günün şiiri seçilmesine üzüldüm şahsen.
Renkler ve zevkler meselesi sanırım. Saygı duymaktan başka yapacak fazla bir seçeneğimiz de yok nasıl olsa )))
Sevgi ve saygılar tüm okurlara.
Fikret Şahin
.
üstad bu şiiri yazarken semalardaki yıldızlar önünde eğilmiş olmalı..
Bu şiir ile ilgili 162 tane yorum bulunmakta