Bölünmüş ortadan ikiye
Aynı elmanın iki yarısı...
Biri bir ayva dalında,
diğeri armut ağacında....
Bir gün yolun düşerse bizim oralara
Misafir ol...Gel
Yüreğimize gir,evimize
Yanımıza otur,yöremize
Kıyımıza çök,köşemize
Bir tas suyumuzu iç
Utandırma artık yağmuru
Dur şimdi dur... Yine akma
Öyle mahsun, öyle üzgün
Yapma yapma...ne olur öyle bakma
Unut artk maziyi...
Gamla hüzne sarışma
Nerdesin? Diye sorma
Ara,bul çıkar beni her neredeysem
Rüzgarlara sor, bulutlara
Birgün şaşırma sakın, yağmurlarla gelirsem
Yağmurlar getirmiyorsa beni sana
Yıllanmış şarap tadı, ne güzel
Bir yudum tatmak seni
Ne güzel canımdan koparılmış can gibi
Gönlüme katmak seni
Gözünden kıskanmak, tüyden sakınmak ne güzel
Gönlümü savuran,sensin sanmıştım
Affına sığınırım istersen eğer
Beni yerlere vuran sen değilmişsin
Hoyratça esen rüzgarmış meğer
Buz kesen ruhumu,senden bilmiştim
Sen her kış göç ederdin....
Her bahar, gelir girerdin gönlüme
Kanat çırpar, pır pır ederdin
Severdin beni göçmen kuşu...Seni çok severdim.
Her mevsim bahar olsun, hep sen ol derdim.
Kışları üzgün...Ben yazları gözlerdim
Yüreğimden koparılırken aşkın
Çok acıdı,inledim...Biliyor musun?
Geçer sandım.. Bekledim ya geçmedi
Kanadı izi kaldı... Biliyor musun?
Köklerin unutuldu çekip giderken
Sussun artık, birdaha hiç söylemesin
Lal olsun adını anarsa dilim...
Boş kalsın birdaha asla dolmasın
Senin için birdaha yanarsa gönlüm
Ellerim ellerini tutmasın asla
Uykudaydın öptüm hiç uyanmadın
Seyredaldım seni doyamadım yar
Okşadım uzaktan ipek tenini
Sana dokunmaya kıyamadım yar
Yüzünün rengi gül gibi solmuş
Can-î cânân eyler severse günül
An-î cennet eyler bu deli gönül
Nidasi olmasa bilinmezdi bülbül
Ah-û revân etmezdi bülbül, dikensiz olsaydi gül
Nâm-i deger Canan'in dolsun gönlü lâle-sümbül...
-gecerken ugradim, sevgili dost..