Kaç sevdaya çadır kurdu yüreğin
kaç kervan yükü derdin var?
hancı değilim ki
sen gönülde yolcu olasın
Aşk denilen sımsıcak aşım var..!
Hiç saklanmadım hayattan
inadına üzerine gittim
inadına
kucak açtım dosta düşmana
şaştılar
Yokluğunun kapısındayım
üşüdüm
varlığınla ısıt beni
aylar devrildi birbiri üzerine
gün ve gece toplandı
tastamam
Yüreğimde tutuşan ateşlere
akıtsamda gözyaşımı
söndürmez içimde ki yangını
yokluğunun yurduna düştüm bir kere
bitmez gönül çilem
Dökülürse dedi yüreğinden
dökülürse...
ahh bilmiyor ki ben çoktan dökülmüşüm
yüreğine...
Hiç birşey yerli yerinde durmuyor hiç birşey...
Bıraktığınız Şehriniz Mahalleniz hatta hatta anılarımız... Kendi yerini arıyor..
Değişim adı altında yabancılaşıyorsunuz farkında olmadan.
Evet değişen sırf şehirler mahalleler sokaklar değil
Dert etme dedi kendine
dert etme
oysa dertler derya deniz
ben istiridye gözyaşım içinde
Ben olsam dolanırdım yarin etrafında
bulanırdım onun sevdasına
sevda kokardı üstüm başım
yüreğimde çiçekler açardı
yakalardım her mevsim baharı
İnanma gözünün gördüğüne
seni yanıltır
inanma hemen duyduklarına
olur a söz karışır
Şimdilerde gözlerim gibi yüreğimde uykusuz
aşkla parıldayan gözlerin
gözlerimi örtmeyeli nice zaman oldu
gülümseyen yüzünün sırtı dönük bana
günler daha bir uzun şimdi
Ya sen bulunmak istermisin ..!
Elbette.. İlk bulduğun gibi!
sen öyle san
senden habersizliğim acıtır canımı
duam oldun dudaklarımda
ölümdür kavuşamamanın adı
ölüm ,
çoktan çalmıştı kapımı
ah bende ki umut olmasa !