Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! "
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ÇANAKKALE (1)
Ulusal kurtuluşun sonrasında,
Ülkemizde çıktık zorlu yollara.
Sevgiyle dolu güzide canlarla,
Az zamanda ulaştık aydınlığa.
Hızlı geçip giden eski yıllarda,
Ulusal umutlar vardı vatanda.
Atılan büyük uygar adımlarla,
Örnek olduk dünya uluslarına.
Yıllar süren ulusal uğraşlarda,
Ne aldılar ne verdiler halkıma.
Çağdışı oyunlarla vurgunlarla,
El koydular ulusal kaynaklara.
Yeterli ulusal kaynaklar varsa,
Niçin avuç açtık artık yabana.
Gerçekleri gizleyen adamlarla,
Yıllardır neler yitirdik vatanda.
Bu vatanda karanlık olaylarla,
Tarikatlar çıkıyor meydanlara.
Ulusal devrimlerin karşısında,
Bu ülkeyi gömdüler karanlığa.
Destanları yazdıran ordularla,
Nasıl dur dediler yabancılara.
Çokları gaflete düşüp kalınca,
Çanakkale geçildi bu yıllarda.
Mustafa HİTİT
Bolu. 19.mart.2007
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
HER DEFASINDA BU ŞİİRİ OKURKEN BENİM GÖZLERİM DOLU DOLU OLUR...ÇOK MÜKEMMEL DEMEK YETERSİZ KALIR.ÇOK AMA ÇOK HARİKAAAAAAA....BÜYÜK ÜSTADIMIZ M.AKİF ERSOYUN VE ÇANAKKALEDE ŞEHİT DÜŞEN MÖEHMETÇİKLERİMİZİN RUHLARI ŞADOLSUN...ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN....SAYGILARIMLA....TAM PUAN....İBRAHİM YILMAZ.
MUHTEŞEM..............................Halil Şakir Taşçıoğlu
Çanakkale için yazılan onca şiir ve yazının, neden;
-Bu şiire yaklaşamadığı,
-Bu şiirdeki lezzeti veremediği,
-Bu denli duygulandıramadığı,
-Bu şiirin tazeliğini bozamadığı,
-Bu şiirdeki manevi havayı yansıtamadığı,
........
'nı çok düşünmek gerekiyor kanaatimce...
Sadece;
-Üstad Mehmet Akif'in kaleminin gücü ve şiire olan hakimiyeti mi?
-O devirde yaşamış olması ve o canlı duyguları şiire aktamasından mı?
........
Mutlaka bu nedenler etkili nedenlerdir.Ama hepsi değildir..
Bakmakla görmek arasındaki fark,
Maneviyatı yaşayarak aksettirmek,
Bizlerin göremediği Çanakkale'yi görmek,
Bizlerin anlayamadığı çanakkale'yi anlamak gibi bir başka boyutu da olmalı..
Bu savaş öyle bir savaştı ki;
Bizimle hiç sınır olmayan, hatta isimlerimizi bile duymayan ve haritada yerimizi gösteremeyen binlerce insanın buraya neden geldiğini hâlâ anlamış değilim!
Acaba, yalnızca; ayaklarında postalı, sırtlarında parkası, azıklarında ekmeği olmayan ve binlercesi mezarsız gömülen yiğit vatan evlatlarının ve onlara komuta eden kumandanların zaferi miydi bu?
Hiç mi başka etkiler yoktur?
Seyyid Obbaşının, 276 kg.lık mermiyi kaldırmasındaki güç pazusu ile mi alakalıydı?
Ya tek merminin hedefi bulması?
.................
Çanakkale'yi ve Mehmet Akif'in Çanakkale şiirini iyi okumak, satır aralarındaki mesajlara iyi dikkat etmek gerekiyor..
Bu sadece bir şiir değil,
Çanakkale de bir savaş savaş!
Nur içinde yat koca Akif!
Rabbim Âhirette bizi komşu etsin inşallah..
Ne mutlu bize ki böyle bir milletin evladıyız
İhsan Gürbüz-Alanya
Bir hilal uğruna batmasını bilenleri yetiştiren bu millet, elbette, onlar için bu yüce destanı yazan
bir Mehmet Akif'i de yetiştirebildiği için ne kadar övünse azdır. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ...
GÖĞE YÜKSELEN NUR ÇİÇEKLERİ...
USTA... RUHUN ŞADOLSUN ...
Cennet Mekân Mehmet Âkif'in bir daha yazılamıyacak güzellik ve duygu seli âbidesi olan
'Çanakkale Şehitlerine' Şiiri,dünya durdukça,nesiller döndükçe yazanına ve yazılanına
rahmet vesilesi olarak yaşamaya devam edecektir.
Çanakkale Şavaşlarının yıldönümü münasebetiyle,
vatanın giriş kapısını düşmana iman dolu göğsüyle
kapatan, kendini yenilmez görenlere, layık olmadıkları yerde ancak toprağın altını,denizin
dibini gösteren,onlara hak ettikleri cezayı vererek
'Çanakkale Geçilmez' dedirten,bu uğurda sonsuz
emek ve fedakârlıklarla beraber,yüzbinlerce genç
fidanlarını gök ekinler gibi toprağa veren ve verilenleri
göz ve gönül yaşlarımızla,tükenmez minnet ve rahmet duygularımızla anıyoruz.Rahmetin en yücesi
onların olsun.
Enver Özçağlayan
Cennet Mekân Mehmet Âkif'in bir daha yazılamıyacak güzellik ve duygu seli âbidesi olan
'Çanakkale Şehitlerine' Şiiri,dünya durdukça,nesiller döndükçe yazanına ve yazılanına
rahmet vesilesi olarak yaşamaya devam edecektir.
Çanakkale Şavaşlarının 90.yılı münasebetiyle,
vatanın giriş kapısını düşmana iman dolu göğsüyle
kapatan, kendini yenilmez görenlere, layık olmadıkları yerde ancak toprağın altını,denizin
dibini gösteren,onlara hak ettikleri cezayı vererek
'Çanakkale Geçilmez' dedirten,bu uğurda sonsuz
emek ve fedakârlıklarla beraber,yüzbinlerce genç
fidanlarını gök ekinler gibi toprağa veren ve verilenleri
göz ve gönül yaşlarımızla,tükenmez minnet ve rahmet duygularımızla anıyoruz.Rahmetin en yücesi
onların olsun.
Enver Özçağlayan
Dedemin iki ağabeyi Çanakkalede şehit düşmüş bir lisemizin o yıl mezuniyet vermediği son sınıfının tamamının şehit olduğu hatırlanırsa, ağlamaktan duygularımı anlatamamki ve onlarla gurur duyuyorum. canlarını vererek bize emanet ettikleri vatan için minnettarım. hepsinin ruhuna fatihalar okurum.Yüce ALLAH cc. yar ve yardımcıları olsun Nuh Yıldız
Bu şiir ile ilgili 301 tane yorum bulunmakta