kaburgalarını elimle sayıyorum habersiz
siyanür kaplı kiş
çiçekler ekili zoraki
siyanür kaldırımlı sokağa çıkıyorsun habersiz
başı boş
kedi kuyruğu gibi
İstanbulun en aydınlık caddeleri
yalnız yürüyorsan insanı serserileştiriyor korkudan
parlak bir geceye açılan döşekler alkol kokan
temiz bir suya açılmış gibi filikan
sonra rüzgar çıkıyor neslihan
rüzgarın kuzeyden estiği poyraz benzeri ama değil
akad iksirlerine buladığın eyyam-ı bahur anlarım
soğuk renklerimin ani vedası dilinden oldu
ekseriyetle kapanan gündüzün çayırları
bağ havacivası kokan pürüzsüz kasıkların
sarıldığım vizon ekberinden sıyrılırdım şüphesiz
siyah ve kırmızının pikesinde
Yaşam desteğe bağımlılık ve dibi seratonin eksikliğim var
sevişmeden ısınmayan buz saçakları evrene bal çalar
altın oransa lâl
bedene sokulmayan it sürüsü ruh halim
sarışmalar ise eksilirse utanç kazanır insan
kel alaka portre büstü salonumun şaşalı yerine
ada vapuru bohem şehrin göbeğinden kalkınca dokuz geçe
elveda dedim Eylülden Eylüle yorgun şoförlerin istikametine
çatlamış bardak bavulumun içinde yivsiz altıpatlar
iki üç kurşun mahremiyeti eksik aklım misafirliğine hediye
yarım saat tırmanırdım yokuş başına gelene hastahane
isimlikte ise adın geçen doktor görürsem diye aklım savulsun
bir sarım tütün ile şarap kokusu eşlik ederdi kalabalıklarımızdan ziyade
kokundan da tanırdım artık aklıma mülteci esiri
bileklerine komşu oldum
sırtından süzülen güneşi sadağıma doldurdum
sapanorya kısraklarımın ortasında seni izledim
dalgaların vardı
Dünya tarafıma dikenli teller ördüm
geçebilecek zayıflıklar izlerken özlü sözleri düzüp
kamyon dolusu yalnızlık ördüm sığ açıklıklara
içten içe taşa gömüldü göğüm
sen gelene kadar herkese sövdüm
sakince geçen yalınayak kabuslardan uyanıp
başıboş şaman yada kahin olmak yetmezdi
hiç tarotlar yada yıldız dizilimi
çözemezdi
adını çiçeklerle gelisi guzel anmayla kutsamaya
Sen olmasaydın,
aynı tren, aynı güzergah seferi çekilmezdi,
soluk yüzlü havada.
geri istediğim cenazem gibi,
o sabah ve aynı yorgunluk gecesinin balkonu.
Ankaraya yolum çıktı pazar sabahı aldılar beni
sabahın dört veya beşi kendimi eşikte bekledim
arkasından su dökülmez bir adam olmuştum lakin
bir kömür takviyesidir altı vagonda yetmedi
üstelik sigaram bitti
gömleğimde istifa işimden ince yağ lekesi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!