hiç bilmediği pencere önlerinde
açan rengarenk çiçekler
insanın sevincidir bazen
saksılara dökülen sular
önce onun yüreğini serinletir
hiç uğrayamayacağı odalarda
hiç tanıyamayacağı
tanısa bile belki hiç göremeyeceği
görse bile belki ilgilenemeyeceği
insanların huzuru
insanın kalbinde göllenir
yüreğinin loş sokakları
başkalarının mutluluklarıyla daralır ve genişler
başkalarının sevinçleri de sevinci olur
en uzak köşelerdeki
en küçük mutluluklar bulaşır ellerine
kanadı kırık kuşların yeniden cıvıldamasıyla
evine taşınır insan
hiç gitmeyeceği şehirleri
hiç tanımadığı sokakları adımlar
orda bir vakitler
birileri hikayeler yaşamış
bir masal olmuş
kırmızı kızın başlığı
mızıkacıların horozu
veya kavalcı köyün faresi
çalıp götürdü masallarımızı bizden
bize de masalların
yalnızca adını anmak kaldı
dünyaya geldiğinde kulağına okunan ezanın
giderken kılınacak namazını hatırlıyor musun
bir namazlık saltanatın sonunu
hatırlıyor musun hiç
hani gecede ve gündüzde
hani gençte ve yaşlıda
hani iyide ve kötüde gelir de gelir ya
hatırlıyor musun
bir bezirgan
ölümler alır
ölümler satar
ve güzel ölümler güzel atlara binerek giderler
mersiyeler ve ağıtlar ölü içindir hep
ölüm için değil
gökten düşünce yıldızımız
yalnız küçük bir yorgunluğa
en büyük dinlenmeler ödül verilirse
lirik destanların gözyaşları ölüye akar
ölüme değil
çünkü ölüm bir ibret olur
ölüm bir vuslat olur
ancak o vakit bilirsin
ölüm bir rüya mıdır
gerçek mi
ya rüya olan
dünya mıdır
yoksa
ellerini kim ısıtır
karlara karılan kara toprak altında ölülerin
yurtlarını kim ışıtır
azığı has
biniti yürük değilse
ehl-i beyt,
hak adına var olmanın
hakkın hatırını saymanın diri damarıdır
hakkın hatırını ali tutmanın diri nabzıdır
hasan ile hüseyin’e bağlı olmak
bir ayrıcalıktır
akrabalık bağı
hasan ve hüseyin’in taraftarı olmaya
teşvik eder peygamber soyunu
başka herkesten çok yapışırlar o davaya
peygamber torunlarının torunları
kan yakınlığı iman yakınlığını doğurur
dede hatırı
boyunlarını kıldan ince eder
hakkın hatırı karşısında
işte bu yüzden
aramızda dal budak salmış
tuba ağacıdır ehl-i beyt
ümmet için elle dokunulur
gözle görülür bir örnektir
şaşkınlar için uçurum başlarında
tutunacak bir daldır
tereddütler içinde çırpınanlar için
peygamberce duruşun
ete kemiğe bürünmüş sığınağıdır
işte bu yüzden
tutunmamızı istediği
iki emanet bırakır bize efendimiz
biri kitabullah,
bir diğeri ehl-i beyt
Allah’ın ipi gibi
onlara sarılın der bize peygamber
kim ki
hüseyin için gözyaşı döktüğü kadar
hüseyince olmayı
hüseyince canla başla
haksızlığa direnmeyi göze almışsa
o hüseyin’in şehitliğine şahittir
kim ki
hüseyin’in matemi için ter döktüğü kadar
hüseyin’in durduğu yerde durmak için yorulur
gövdesini hüseyin’in uğrunda can verdiği
gerçeğin bekçisi yaparsa
o hüseyin’ce şahittir
hüseyince şehittir
redfer
İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 10.1.2025 00:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!