Güneşi bombaladılar…
Dinle bak güneşin canı yandı
Son bir sabah için güneş u/yandı!
…Bütün uzuvlarım özlem dolu…
Kâğıtlar paramparça
Kalem kırık
İçim buruk
Söz suskularda
Hayali düşmüş yüzünün
Ayın şavkıyla bir, sulara
Nasılda közlenmişti aşkın ateşi
Nasılda alışmıştım sıradan hayatıma
Gerçekten gözlerim yeşil mi benim?
Ya da en karasından, siyahı mı gecenin?
Tutuşturduğun yangının ardından
Üç beş damla yağmur düştü
İçlerinden bir hain
Sigaramı söndürdü
Ben ne yaptım sana
Hain damla?
Son sigaramdı yaktığım yana yakıla...
Her Gün Bir Ömre Bedel!
Umutlu sabahların çocuklarıyız biz. Kim ne derse desin, yaşımız kaç olursa olsun hepimiz çocuğuz. Bir uçurtma kuyruğuna takılmıyor mu bakışlarımız, hala kâğıt helva istemiyor mu canımız, daha hızlı değil mi o vakitlerde kalp atışlarımız?
Çocuğuz işte…
Pişeriz, pişeriz, pişeriz… Ama bu pişmişliğimiz kül etmez bizi, yüzsüzleştirmez, özümsetir dünya ve ahret bilgilerimizi, hayata dair birikimlerimizi. Kendimizi yetiştirme çentiklerimiz onlar ve her gün bir yenisini atmıyorsak, işte o zaman bu işte bir yanlışlık var…
Bir kez daha bak gözlerime
Sözlerimi yadırgama
Yarım kalmışlığın eseridir
Bu yarım yamalak tümce
Durumum vahim
Durumum elem
Bir gün uyansam ve bir el
Çekip çıkarsa beni yaşadıklarımdan
Elimi uzattığım da
Silinmese ellerim...
Söyle, olmayan ellerle
Onu uzaklara iten günahım mı?
Ayak sesleri yankılanıyor büyük harflerle
Gidişinin sersemiyim
Bu…
Bu, yine o bildiğim yalnızlık mı?
Yoksun bir bahar akşamı daha bitiyor
Ve bir bahar yitip gidiyor
Yoksun!
Belki hiç olmayacaksın ama
İçimde inatçı bir tohum
Filiz veriyor…
Burcu Hanım şiirleriniz olağanüstü... Okumuş olmak için okumamak adına hepsini okuyamadım daha. Özümseyerek okumak istiyorum hepsini. Bu şiirleri yazan bir şair mutlaka hâlâ yazıyordur diye düşünüyorum. Umarım ve dilerim bir gün paylaşırsınız onları da. Hassas yüreğinize, ince ruhunuza ve güçlü kale ...