Her sevincim bir acıya gebedir
Her neşe hüzün taşıyor içinde
Derin ızdırapları mısralaştırır şiirlerim
Mutluluk şiirleri çoktan bitti, bilirim
Ama birden her şeyi unutur da, birden
Kanatlanır ruhum çile ikliminden
Budur halim
Bir şair söyle bana çile çekmemiş
Geceleri gözyaşı dökmemiş bir şair söyle
Bir aşık söyle bana, ayrılığı tatmamış
Çaresizliği yudum yudum içmemiş bir aşık söyle
Şair ve aşık anlar birbirinin halinden
Birinin gönlü gibidir dili, diğerinin dili gönlüdür
Oturur da sukut şairleri söylerler, konuşmadan, derinden
Budur halim
Kefenini giymiş asker gibi, sabah namazında
Cephede unutacak, mazinin kötü yanlarını
Şehit olacağım diye akşama kadar savaşır da
Akşam olunca yorulur, ancak anlar acizliğin gücünü
Gece çıkar mazinin kahreden yanları yine
Hüzün dolanır gözlerde, gözler ağlamaya hazırdır
Budur hallim
Bana inlememiş bir aşık söylemelisin, geceleri
Ve gözlerinden yaş akmayan
Bana seni kaybedip de bir gülmüş bir insan göstermelisin
Ve ölmemiş de hala yaşayan
Hüzün dolu her şarkıda kendini bulur aşık
Sararır, solar,hatırlar, yanar ama hep susar aşık
Budur halim
Ben bir ceylandım, suya indim yıldızlı bir gecede
İstedim ki su içerken konuşayım yıldızlarla
Arkadaşım olsun yıldızlar, dertleşeyim onlarla
Aldandım, yıldızların aksi vururmuş suya
Yazık bana, yanlış yerde yanlış şeyler aradım
Masumdur beni vuran avcı da, parçalayan aslan da
Budur halim
Karanlıklar kanat çırpar içimde, yalnızım
Issız sokaklarda tek başıma dolaşırım, yalnızım
Sensizliğin yükünü yükledim yüreğime, yalnızım
Ip ıssız bir dağ başı gibidir hayat, herkes var, kimse yok gibi
Kimsesizim, zaman eritiyor bedenimi sanki
Bir kurtuluş bestesi arıyor kulaklarım, sen sesleneceksin sanki
Budur halim
Geçti o günler, bitti baharlar ve soldu güller
Yaban nergisi gibi içimi titreten kokular artık yok
Şarkılar ki, güfteleri aşk olan, mutluluk olan
Kalbim fırlayacakmış gibi olurdu, tutunca ellerinden
Avare sarhoşlar gibi bir hiçe köle olan ben
Artık eser yok, yüreğinde masum sevgiler taşıyan o gençten
Budur halim
Gönlümün heyecanlarını harcadım, umarsız, düşüncesiz
Sefa sürdüm sandım, çıtırdayan ateşler arasında
Kimsesizlik korkusunu hep susturdum, sandım ki o hep susacak
Rotayı kayalara çevirdim, çarşaf gibi denizde
Ne ateşler yaktım etrafımda duyarsız, hissiz
Hak ettim bir ölü olmayı diriler denizinde
Budur halim
Gümüşe döndü kapkara saçlarım, zaman yorgunu sanki
Okşuyor yağmurun gümüşten damlaları, gümüş renkli saçlarımı
Parmaklarımın her dolaşışında saçlarımda, kışı hatırlıyorum
Yakında bembeyaz karlarda dolaşacak parmaklarım
Bu noktadan bakınca geçmişe, keşkeler doldurmuş geçmişimi
Ah-u efgan etmek kurtarır mı beni
Budur halim
Gölgelerde bir saklı, gölgeler konuşur benimle
Hatırlatırlar bir bir ruhuma düşen siyah noktaları
Yeniden yaşarım sanki o anları ki, sadece elem izleri kalmıştır
Biliyorum, artık çiçekler hiç kokmayacak, ve bahar gelmeyecek geri
Cehennemi dumanlar doldurur, çiçek kokularının yerini
Ve gözbebeklerimden iki damla yaş süzülerek beklerim gelmeni
Budur halim
Acaba gerçek mi aşıkların umduğu, mücrimlere el uzatan Sen misin?
Hani o Seni sevdiğini kendine bile söyleyemeyenlere el uzatacak mısın?
El uzatan Sen misin, kendine yazık etmişlere, bizlere, günahkârlara?
Acaba gerçek mi, bir ‘ol’ emriyle evrenleri halk eden Rabbim?
Avuçlarında mı götüreceksin mücrimleri cennetlerine?
Sadece Sana inandılar diye?
Budur halim
Ey Rabbim, bütün karanlıklar aydınlanır ve yeisler ölür tek muştunla
Karalığın rengi aka döner ve duyulur şeytanların çığlıkları
Öfkeyle bakar iblis avenelerine, sanki çıldırmış gibidir
Nedametten dökülen iki damla yaş ve riyasız, samimi bir tövbe ile
Aydınlanır, hem geçmişi ve hem de geleceği mücrimin
Günahkâr olsa da günahlarına ağlayabildiği için
Budur halim
Her şey sussun, ıssız ve sessiz bir gecede ve yalnız
Melekler üşüşsün başıma, ama sessiz, ama sessiz
Kalbimin bütün samimiyeti toplansın dilime, düzensiz
Düzeltmeye çalışmam kelimelerimi, isterim ki ruhu örselenmesin
Yalın ve samimi sunsun özrünü, en yüce dergaha
Ve tövbe etsin riyasızca
Budur halim
Hesap sormak istiyorum kendime, kendimi kandırmadan
Hep kendini kandırarak yaşayan insan, yani ben
Ne kaldı yalancı nergisler, güller ve gölge güzelliklerden?
Mezara kadar bile sürmeyen dostluklardan, arkadaşlıklardan?
Ne kazandın aksi huylar, sert sözler, haramlar ve yalanlardan?
Artık kurtulmak zamanı gelmedi mi ‘ben’den?
Budur halim
Bana bir inanan söyle, çile çekmemiş
Çaresizlikten gözyaşı dökmemiş bir inanan söylemelisin
Bana hatasız bir kul göster, hiç günah işlememiş
Günah işlediğinde kıvranmayan bir inanan göstermelisin sancıdan
Bata çıka yürümekteyiz, zamanın karanlık son koridorunda, ahirinde
Sadece nedamet feneri var elimizde ve döneriz iman yörüngesinde
Budur halim
OCAK 2011
Refik YıldızKayıt Tarihi : 24.1.2011 21:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!