Bu şehrin efsaneleşmiş tepelerinde,
her sabah güneşli yarınlara yaslanırım
çünkü yarınların düzenbaz değildir kolları
ve hayat kocamandır bu tepelerde,
bazen hüzün kamp kursa da sokaklarda
hayat yolculuktur, hüzün kalır geride.
Yorulmamış renklerle karşılar beni yaşam,
gün doğarken günaydınların gürültüsünde,
o gürültüde gelir titrek dudaklı kızlar,
şimdi uykusuzdurlar
yarın uyuyacaklar,
ben kıpırdarım, ellerim kalem tutar.
Dinmeyen derdimizin kanayan omuzbaşlarından,
çaresizlik akardı küllenmiş denize,
çaresizlik, çaresizliğin davetçisidir
oysa yarınlar, o temiz parmakları aşkımızın,
kirpikleri ıslanmış bulutlar gibi örter üzerimizi.
Duyulsun ve unutulmasın,
bu kızların çaresizliğe düşen anıları
ki o anılar kurşun yemiştir kör sokaklarda,
zaman gelmiş
o kurşunlar o semti devirmiştir
ama o teneke damlar,
yağmur damlalarıyla direnmiştir ölüme.
Yanmış tenimizle kelimeler biriktiriyoruz yarınlar için.
Kelimeler...
Kalem tutan ellerimi yakan,
kıpırdayan vücudumu alevlendiren,
kimi yıkık ve solgun,
kimi hırpalanmış
ama onlardır ışığa ellerini uzatan,
bu semtin efsaneleşmiş tepelerinde
onlardır hürriyeti çağıran.
Ve o kızlar,
yarınlarda uyuyacaklar,
fabrikalardan kurtulup,
titreyen dudaklarıyla
hatırlanacaklar.
Kayıt Tarihi : 24.12.2012 14:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!