bu keyfi sancılar ve sonrası.
ki bu sonralar çok sonradan sonralaştılar.
henüz olmamışken aslında hiçbiri sonraya kalmayacak gibiydi.
nasıl olduğunu anlayamadım ben bu olan bitenin,
ki kendisi de anlatmayacak gibiydi.
bu bir sorun değildi, zira anlayamadığım ilk şey, bu değildi.
daha önce birçok şeyi anlayamadığım olmuştu.
ve anlayamamak yadırgadığım bir hal de değildi.
oysa, çok berrak gibiydi.
karşısındaki anlatsa anlayacak biriydi.
ne ki ne deniz tuzlu artık ne gökyüzü mavi.
ne yer toprak kokuyor ne ağaçlar yeşil sanki.
yine o meymenetsiz karanlık ve yine o dehşetengiz zamansızlık.
aslında zamanında olduğunda çok tatlı bir şey bu karmaşıklık.
ki kendisi işi iyice karmaşık yapıyor.
adının hakkını vermek bu mu olsa gerek?
kendi hislerinin simsarı.
nereye çeksen oraya gidecek bir duygu duellosu.
sessizce ölse, alkışı bile kendisi tutacak kadar şaşmış, şaşırmış, yalnızlaşmış bir kişi karmaşası.
eğer mümkünse şimdi göz yaşları dahi gözden akmasın.
geceleri ellerinle yasak et.
sonra sesinle kilitle olan biten tüm sessizlikleri.
“kim kaybetmiş ki ben bulayım” türünden bir sarılma bırak kapının kenarına, öyle git gideceksen.
ve yine eğer mümkünse, beni sevme, kendine şiir oku.
daha iyi olacak ikimiz ve dahi hepimiz için de.
ve elbet bilmelisin,
yanmaktan şikayetçi olmayan tek şey ateşin kendisidir.
birkaç çizgi ötede saklı kalan ne varsa.
ve gizlenmiş bir buzdağı, en çözümsüz sulara.
şimdi gel de uyandır, uyandır da bakayım.
ya da yine usandır, usandır da bıkayım.
nasılsa ateş baki, tüm suları yakalım.
yanlışı nerede yaptık?
insanları dış görünüşlerine göre değil,
iç gömülüşlerine göre değerlendirmek gerek vesselam.
ben kilitlediğim kapıyı bile iki defa kontrol ediyorum, sen gelmiş "bana güven" diyorsun.
hiç bilmediğim bir mizah seviyesinden ne çok selam veriyorsun öyle.
oysa sen de öylesin.
ismimin son harfi gibisin.
aslında başkasın, fakat herkes başka söylüyor.
peki.
hangi durağın ilk yolcusu olabildik ki;
çok boşken binelim bir dolmuşa?
hangi günü başlatabildik ki, bitirdiğimiz bir geceye isim verebilelim?
hangi inanmışlık yaktı canımızı en çok?
ki ben, kelimeleri kesip biçerek ilerlemeyi seçtim çoğu zaman.
oyuncak dükkanında sağa sola koşturan bilinçsiz,
sevinçli bir çocuk olmak vardı, sevinçsiz büyük olmak yerine.
hangi tercihimiz daha tatlı bir rüzgar estirebildi ki sahilimize?
ve nasıl bir emin olmaktı bu, daha bilmiyorken konuyu?
canımız mı sıkıldı?
ölelim mi bu yaz biz?
ki biz, en köhne köleliğin en anarşist üyesiyiz.
oysa, yalnızlıkla beslenen biriydim.
yalnızlığımı alırsan, yemeğimi, suyumu almış kadar olursun.
yalnız kalamadığım her gün gücümden bir şeyler alıp götürür.
bununla övünmüyorum ama önemliydi.
o odanın karanlığı, hayatımın güneşiydi.
ki bilirim, güzel olan her şeyi şiire benzetenlerdir
şiiri bir şeye benzetemeyenler.
az ötede boş bir salıncak olacaktı.
sallayıp geliyorum.
bu kadar.
Kayıt Tarihi : 19.7.2019 12:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!