Bu Kaçıncı Kıyamet!?
Kaçıncı batan güneş!? Bu kaçıncı kıyâmet!
Bu ne çekilmez azap, bu ne büyük vahâmet...
Mantıklı bir çözümün gelmedi mi? Zamanı!
Var mı başka beklenen, yaşanacak alâmet?
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Vatanını ve insanını sevenlere ve seveceklere ancak ve ancak bu kadar net bu kadar doğru ve gerçek şiir yazılabilir. Her mısrası ile dolu dolu bir şiir Veya şiirden öteye büyük bir eser.Hele hele bir ana yüreği ancak bu kadar altın yürekli olabilir. O kadar değerli bir şiir. Bir bütün içinde anlatımı muhteşem. İyiki varsınız ve iyiki yazıyorsunuz. antolojim ve tam puanla kutluyorum O altın yürekli ve o O altın düşünceli yazarımızı. Saygılarımla sağlıcakla kalınız.
,, Bu Kaçıncı Kıyamet! ?
Kaçıncı batan güneş bu kaçıncı kıyamet!
Bu ne çekilmez azap, bu ne büyük vahamet
Mantıklı bir çözümün gelmedi mı zamanı
Var mı başka beklenen yaşanacak alamet
Yoksa bu mu istenen, geneline sirayet...
Bir yıldız düştüğünde canımdan bir can kopar
Ateş çabuk küllenir herkes işine bakar
Hepimiz biliriz ki, su mecrasında akar
O sönmez büyük ateş düştüğü yeri yakar
Ana baba eş bacı damarlarda lav akar!
Derin suskunluklara yansır asalet/vakar...
Bir cana kast edenler tüm canlara kast eder
O bir can dediğimiz tüm canlara eşdeğer
Neden gider bu canlar sebebine bakarım
yaşanan kavgaların mantığını sorarım? ?
Yağız delikanlılar toprağa verilirken;
Sen/Ben muhasebesi yapanlara şaşarım
Geçmişten bir iz durur, hep zihnimi kurcalar...
Bir asaletle duran kümesinde horozlar
Önce aç bırakılır gözleri perdelenir
Bir tertip bir düzenle oyuna hazırlanır
Küçük bir yem atılır, sahaya bırakılır
Sonrasını sormayın ne baş kalır ne gövde!
Ölmese de sahada kanrevan bırakılır!
Nasıl bir ruh hâli ki, acıdan zevk alınır
Kan ve can üzerinden pazarlıklar yapılır!
Sır değil aşikâre, herkesçe biliniyor
Dövüştürüp kardeşi uzaktan seyrediyor
Bu nasıl bir bela ki, onlarca yıl sürüyor...
Benim anlamadığım,
Neden en güvendiğim bu oyuna geliyor? ?
Ya da neden böyle bir görüntü sergiliyor? ?
Bir ortak çıkar mı var endişe uyandıran!
Karşıt görünenleri bu yolda buluşturan
Belki endirekt yoldan katili barındıran!
Yolda izde harcanan hepsi bizim evlâtlar
Azılı canilerin hesabına kanarlar
Daha çocuk yaştayken yuvadan alınırlar
Körpe ayaklarından prangaya vurulurlar
Bir fırsatını bulup, zinciri koparanlar;
Kurda kuşa yem olup, dağda heder olurlar
Ah! Analar analar, ah şu kutsal analar
Değişir mı acısı, ası olsa evlâtlar
Belki hissettirmezler, belki sessiz kalırlar
Kanlı gözyaşlarını içine akıtırlar
Arından utancından belki korkularından
Sönmüş volkanlar gibi, gizli gizli yanarlar...
Zuhur eder gizli el suları bulandıran
Kana susamış soysuz vampirleri andıran
İnsanlıktan nasipsiz mideyi bulandıran! ..
Ayrı yoldan giderken kavşakta buluşturan...
Dinsin diye bu acı çareler aranirken;
Binbir bahanelerle çözümü zorlaştıran
Elini taştan çekip, kadehler tokuşturan
Bir aymazlik içinde demeçler yarıştıran
Durulsun beklenirken, meseleyi azdıran
Akıllara durgunluk, fenada buluşturan...
Zaman birlik zamanı, bütünleşme zamanı...
Gaflete düşer isek yarın çok geç olacak
Kenetlenme fırsatı elimizden uçacak
Pişmanlıklar keşkeler işe yaramayacak
Fakat herşeye rağmen,
İnancım umudum var bu yara sarılacak
Akan kanlara rağmen analar barışacak
Onulmaz yaraların merhemini bulacak
Bağrına taşbasarak gönülden sarılacak
Sönsün diye bu ateş rahmet olup yağacak
Gücünü kuvvetini köklerinden alacak...
17.08.2011
Metanet Yazıcı
Bu dizelere ekleyecek tek kelime bulamıyorum...Yürekten kutluyorum değerli ablacığım...Takdirle...+10
ŞİİR DOSTU, DUYARLI KALEMİNİZ DAİM OLSUN.
Değerli Şairem, Metanet Hanım;
'Arada taşlar, taşlamalar' olsa da... İnce yüreğinizin, samimiyetinizin dizelere dökülmüş hali diye okuyor, ülkemizin kanayan yarasını içinizde hissettiğinizi biliyorum...
Ortada 'terör' gibi insanlık dışı bir yöntem vardır... Ve 30 yıldır devam etmektedir... Nedeni bellidir, amacı bellidir, yapanı bellidir, desteği bellidir, taktiği bellidir... Belli olmayan nedir? Bu soru çok önemlidir! Ve bana göre 'NASIL ÇÖZÜLECEĞİ BELLİ DEĞİLDİR!'
Aramızda anlaşamadığımız sadece çözümdür...
Şiirinizi defalarca okudum.. Yazan sizsiniz, biliyorsunuz... Ortak noktalarımız ayandır:
1- Terörün destekçisi vardır, yoksa hiçbir terör örgütü yaşayamaz! Kimdir destekçisi? 'AB-D, İSRAİL' özetinde 'EMPERYALİST BATIDIR..'
2- Terör örgütü pkk adıyla bilinmektedir... Elebaşı içerdedir... İyi bir analizle örgütün 'karmaşık' yapısı gün yüzüne çıkarılabilir, aslında çıkarılmıştır.. İçlerinde 'kurucusu dahil' çok miktarda 'ermeni' olduğu aşikardır! Ele geçenlerin içinde 'sünnetsiz' olanların varlığı, inançları konusunda da ipucu vermektedir...
Burada anlaşılacağı üzere, aslında terör örgütü ile bölge insanının 'organik' bir bağı bulunmamaktadır... Ama bütün çabası:
- Etnik, siyasi, son yıllarda da 'dini bir tabana' oturmak istediğidir...Böylece 'kitlesel bir nitelik' kazanacak, farklılıkları kaşıyarak bölünme taleplerini hayata geçirecektir!
O zaman yapılması gereken nedir?
Terörle mücadele konusunda dünyada epeyce örnek vardır.. Acaba Türkiye bunlardan hangisini uygulamıştır?
90'lı yılların 2.yarısına bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti'nin 'BÜTÜN KURUMLARI İLE, ELDEKİ BÜTÜN İMKANLARI SEFERBER EDEREK, KAMUOYU DESTEĞİNİ DE ARDINA ALARAK' olayı çözdüğü ve başarılı olduğu görülecektir..
Terörle mücadele 'topyekündür!'
Kullandığı yöntemlere aynen cevap verilir!
'Özel yasal düzenlemeler' meclisten geçirilir
Dış destekleri kesilir!
Mücadele edenler 'özel eğitimlidir..' Her koşulda teröristle savaşacak güç,donanım ve cesarete sahiptir!
Mücadele birimlerinin bütün gereksinmeleri devletçe karşılanır ve devletçe korunurlar!
99' yılı bu anlamda belleklerden silinmemeli, devam eden yıllarda 'terörün' gündemden düştüğü gerçeği de unutulmamalıdır...
İşte Sevgili Metanet Hanım, aramızdaki fark budur... Bizler, çözüm konusunda maalesef anlaşamıyoruz, işin içine alakasız bir sürü kavram bu nedenle sokulmuştur...
Şimdi sormak isterim...
- Terörle 'demokrasi' arasında bir ilinti var mıdır? Daha açıkça, bir terör örgütünün 'demokrasi' talebi olabilir mi?
- Terörle 'insan hakları' arasında bir bağ olabilir mi?
- Terörün hedefi olmuş hangi devlet 'özgürlüklerin önünü açarak terörü' önlemiştir?
- Terörün 'siyasallaşma' isteği kabul edilebilir mi?
- Terör 'tek başına' sorun iken, 'ETNİK BİR SORUN DİLLENDİRİLMESİ' ve kitlesel bir tabana oturtulması doğru mudur?
Bu sorular daha da çoğaltılabilir kuşkusuz... Ama yanıldığımızı düşündüğüm yer, 'terörün istediği biçimde' insan hak ve hürriyetleri içinde kabul edilmesi, bölücü taleplerin suç olmaktan çıkarılması, kitlesel görüntüye büründürülmesi hatadır, olmaması gerekendir...
Sonuç itibarıyla:
Terör dış desteklidir, Türkiye'nin güçsüzleştirilmesi, kaynaklarını bu yolda harcaması, iç barışının bozulması, kendisini koruyamaz hale gelmesi, enerjisini devletin geleceği ve bekası için kullanaması amaçlıdır...
Sonuç? 'DIŞ BASKILARA YA BOYUN EĞMEKTİR, YADA KİTLESEL EYLEMLERLE İÇ SAVAŞA SÜRÜKLENMEK, DIŞ MÜDAHALELERE' maruz kalmaktır!
Gerisi malumdur... Irak, Afganistan, hatta Yugoslavya canlı örneklerdir...
Duyarlı, sorumlu şahsınız her zaman değerlidir benim için... Yöntemlerde tam olarak anlaşamasakta, şiiriniz ve şahsınız iyi niyetin, insan olmanın, çözüme kafa yormanın delilidir.. Takdire şayandır...
İçten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum Metanet Hanım... Sürç-ü lisan ettikse affola...
Bir ortak çıkar mı var endişe uyandıran!
Karşıt görünenleri bu yolda buluşturan
Belki endirekt yoldan katili barındıran! ......................................................................................................................................................... 'Memleketin dahlinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. İçinde bulunduğun ahval ve şerait namüsait halde tezahür edebilir. İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.' Mutafa Kemal Atatürk...........................................................................................................Ordularının tüm komutanları tutsak edilen bir ülkede, ulusal birlik ve beraberlikten söz edilemeyeceği, anarşinin ve terörün son safhaya ulaşacağı açıkça görülmüyor mu?
Türk analarının- babalarının kaderi olmamalı bu acı gözyaşları. daha ne kadar sürecek bu sebebsiz savaş, yetmedi mi? Nice gençler kurtlar sofrasında yem olmasın artık . Duyarlı yüreğinizi kutlarım.
Analar durduracak durmaz denen kanları
Gayrı yeter diyecek kurtaracak canları
Anaların gözyaşı yıkayacak kanları
Denenmedik tek yol kaldı BARIŞ.
Duyarlı yüreğini kutluyorum dost
Kutlarım.
Erdemle.
Son derece yerinde, son derece doğruları gösteren, çok isabetli ve güzel yazılmış bir eser okudum kıymetli halam, gönlüne sağlık..
selam ve dua ile..
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta