Bu bir eski aşk öyküsü;
Acıdan dişlerini kırdıracak türünde.
Şu ya da bu şekilde,
Bir gençlik hevesiydi herhalde.
Yaranı zonk zonk zonklatır biçare;
Ağrısı beynine işler yaş aldıkça.
Çok olur avaz avaz bağırdığın,
Ona binlerce kilometreden gitme hissi arttıkça.
Biner üzerine duyduğun pişmanlık;
Can havliyle sağa sola koşturur.
Bedensel bir acı değil ki bu, tabip;
Kalbin teklerken gözlerin kan çanağı olur.
Telafisi olmayan bir şey;
Fakirliğin gözü kör olsun.
Anlaşılan sen o kabahati işlemişsin,
Bir tas çorbayı dahi kaynatamamış toyluğun.
Istırap timsali adım gibi biliyorum;
Takdiri ilahi diyeceksin.
Gel gör ki kefeni yırtamazsın;
Vaki odur ki belleğinde tutar kalbin.
Kan tutsun ki, çok garip bir hüzün bu;
Telefon rehberini temize çekerken baka kaldığın,
O asla aranmayacak üstü çizili isim eski sevgilin,
Ya da isimsiz telefon numarasıyla sakladığın.
Göğü kucaklayıp getirsen de olmaz artık;
Bu hayli zaman önceydi.
Hey gidi dünya hey, hey!
Dediğin gibi, bugün geç, dün çok erkendi.
1 Aralık 2023 / Cuma / Ankara
Halil KumcuKayıt Tarihi : 24.2.2025 15:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"Eski bir aşkın öyküsü, zamanla şekil değiştirir; acılar ve pişmanlıklar, kalpte iz bırakırken, geçmişin izlerini silmek mümkün olmayabilir. Geçmişin gölgeleri, günümüzdeki huzuru bile etkiler."
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!