Yaş elliyi aşınca, zor geliyor yaşamak;
Önce sıhhat afiyet, terk ediyor kişiyi.
Beklese de gölgede, yatmak için bir hamak;
Bu yaşlarda katiyen, yürümüyor iş iyi.
Yoksa yakın gözlüğün, seçemezsin yazıyı.
Uzak için ayni şey, geçerlidir biline!
Gençliğinde geçerken, koştuğunda tazıyı;
Altmışlarda bastonu, verir biri eline.
Başlar fıtık sorunu, doktor, doktor koşarsın;
Aldırmasan ağrır bel, aldırırsan yarımsın.
Yoksa şayet S.S.K’ an, derdin ile yaşarsın.
Yani dostum garipsen, ömür boyu mahrumsun.
Dinçliğinde yokuşta, keklik gibi sekerken;
O yaşlarda merdiven, cebel gelir gözüne.
Bir zamanlar yollarda, cıva misal akarken;
Şu demlerde düz yolda, ağrı girer dizine.
Tarak geçmez saçlara, bir şey olur sonradan;
Açılmazsa tepeler, karlar yağar üstüne.
Çok sevdiğin o ayna, oluverip bir a’dan;
Her bakışta gönül’ün, hasret duyar bil düne!
Dimdik olan vücudun, tebdil olur virgüle!
Taş misali pazular, döner tıpkı hamura.
Ten denilen emanet, benzer iken bir güle;
Kırış, kırış kırışıp, törpü olur ömür’e.
Hülasayı velkelâm; koyar kula bu demler.
Gönlüm gençtir masalı, etmez kalbi teselli.
Yaşlılığa ererse izn-i hakla âdemler;
Çok çektirir onlara, şu yaşlılık besbelli.
Merak etme ey kardeş, yepyeni bir hayat var!
Ve orada ne ölüm, ne de var bir nahoş hal!
Kıyamet-i Kübra’yla, kapanınca şu kem dar;
Cennet denen diyarda, yaşanacak her hoş hal.
Abdullah Toroslu
23.07.2013-İzmir
Kayıt Tarihi : 23.7.2013 19:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!