Nur şehrinden esen rahmet rüzgârı
Senin için yanan köze de uğra.
Ne olur yüzüstü koyma naçarı
Pınarı kurumuş göze de uğra…
Göğsümüzde yansın yüce kandiller
Hayat bulup açsın misk kokan güller
Lal olmaktan azat olsun şuh diller
Muhabbet bağında söze de uğra…
Günahlarla ruh iklimi kararmış
Simsiyah saçları tel-tel ağarmış
Ağlamaktan beti benzi sararmış
Gülsün artık mahzun yüze de uğra…
Ölüm toslayıp ta yıkmadan yere
Karanlık topraklar sıkmadan çare
Zebaniler atıp tıkmadan nar’e
Tusunami vurmuş düze de uğra…
Ruhsuz mahzenler de harap olmadan
Son bahara erip serap olmadan
Sahipsiz kalıpta türap olmadan
Tut ellerimizden öze de uğra…
Uğrarsın bilirim garip bağlara
Aydınlık yayarsın nice çağlara
Ovalardan geç de çık şu dağlara
Baharda eğlenme güze de uğra…
Nur şehrinden esen himmet rüzgârı
İstanbul çeşmenden bize de uğra.
O ki gariplerin en büyük kârı
Mecali kalmamış dize de uğra…
Kayıt Tarihi : 10.4.2009 09:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!