Beni çevreleyen sükunet içimdeki sükunetle birleşti, ben sabahın solgun sessizliğine karıştım.
Küçük bir sazan balığı, bir dağ yemişi, bir zakkum çiçeği gibi o sakin güzelliğin bir parçası oldum.
Böyle bir sabah vakti inci grisi bir gölü, nefti dağları, sulara çizilmiş lacivert çizgiyi, kızılımsı zakkumları sevmek için buraların sahibi olmak gerekmiyordu, burası benim vatanım olmasa başkalarına ait bulunsa da hissettim ki ben orayı gene sevecektim.
Bu toprakların tarihi ise, binlerce yıldan beri oraların sahibi olmak için birbirlerini öldüren insanları, savaşları, baskınları, felaketleri anlatıyor.
O insanlar yok artık.
Hiçbir yerin sahibi değiller.
Bugün bu ıssız sabah vakti, onların ele geçirmek için savaştıkları göle bakan, huzuru huzursuzlukla karşılayan beyaz sakallı adam onların adını bile duymadıkları bir ırkın çocuğu; hâlâ bir yeri sevmek için oranin sahibi olmak gerektiğine inanan, hâlâ toprağı insandan önemli sayan, hâlâ tanrının kendi şaheserini insanlara tadını çıkarsınlar diye bağışladığını, tadını çıkarmak yerine bunu ölüme dönüştürmenin akılsızlığını anlamayan ırkıyla pek de anlaşamayan, herhangi bir sabahın parçası olmayı bir ırkın parçası olmaktan daha değerli bulan biri.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Hiçbir şeyin sahibi değilim,ne toprağım,ne vatanım,ne ırkım var.
Bir sabah göle bakarım.
Minnettar bir sazan balığıyım.
Saygı ve sevgiler...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta