## **Geceye Karışan Hasret**
Sokak lambalarının titrek ışığı, kaldırımlara düşen sarımtırak gölgeleriyle şehrin yalnızlığını daha da derinleştiriyordu. Gece, ıslak bir battaniye gibi sokaklara çökmüş, rüzgâr; beton duvarların arasına sıkışmış eski bir şarkıyı fısıldıyordu. İçimde yankılanan boşlukla birlikte, köhne bir meyhanenin buğulu camlarının ardına sığındım.
Tezgâhın başında, yorgun bir adam duruyordu. Sakalları griye çalan, gözleri çok şey görmüş bir adam… Kim bilir kaç yalnız ruhun dert ortağı olmuştu? Önüne baktı, tanıdı sanki beni. Bir şey demeden, önüme soğuk bir votka koydu.
— "Bu geceye yakışan budur," dedi, kısık bir sesle.
Bardağın kenarından buğuyu silip ilk yudumu aldım. Sertti, yakıcıydı. Tıpkı içimde biriken kelimeler gibi. Yıllardır dilime dolanmış ama hiçbir yere varamamış cümleler gibi... Hasret, ciğerimi kavurdu. İnsan özler mi özlemeye doymadan? Özler işte. Hem de nasıl...
Saatler ilerledikçe votkanın soğukluğu içimi serinletmek yerine içimdeki boşluğu daha da büyütmeye başladı. Şerefsiz bir hasretin kollarında kıvranıyordum. Gözlerimi dikip, bardaktaki buzları izledim. Onlar bile eriyip bitiyordu. İnsan dediğin neydi ki? Bir bardak votkadan daha dayanıklı değildi işte.
Dışarıda, gecenin sessizliğini bölen bir korna sesi yankılandı. Sonra uzaklardan gelen bir kahkaha… O kahkahanın içinde kaybolan hatıralarım vardı. Gözlerimi kapadım.
O burada olsaydı, saçlarını hafifçe savurup, "Ne bu suratın hâli be?" diye sorardı. Gülerdi sonra, kahkahasının içinde koca bir şehir yankılanırdı. Şimdi o ses yoktu, şimdi o gülüşün yerinde mezar taşına kazınmış birkaç harf vardı. Siktir et! Ölüm bile bu kadar yakışmazdı bazı insanlara.
Bir yudum daha aldım. Boğazımdan aşağı inen yanık tat, mideme oturdu. Bardak bittiğinde, eksilenin sadece içki olmadığını anladım. İnsan her yudumda biraz daha eksiliyordu.
— "Bir tane daha ver usta," dedim.
Adam, anladı. Fazla soru sormadan doldurdu bardağı. Göz göze geldik. İçinde eski bir yorgunluk vardı onun da. Belki o da birini beklemişti. Belki o da bir kahkahanın gölgesinde yaşamıştı.
Dışarı çıktım. Gece soğuktu, şehrin ışıkları gökyüzündeki yıldızlarla yarışıyordu. Elimde kalan son sigarayı yaktım. Dumanı içime çekerken, hasretin kokusunu aldım. Bir insanı özlemek, bir şehri özlemek gibiydi bazen. İçinde kaybolur ama bir türlü ulaşamazdın.
Siktir et dedim içimden. Özlemek de bir gün biterdi elbet. Ama bu gece, o gece değildi.
Hikmet BüyükoğluKayıt Tarihi : 26.1.2025 05:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!