O Sokak Başında
Göz göze geldikçe hep gülümsüyordu,
gülümsedikçe sanki yüreğime
serin sular serpiliyordu.
Baktıkça, o deli gözleri
derin bir okyanus gibi duruluyordu.
Dudaklarından çıkacak iki kelimeye
sanki sus emri vermiş gibi bakıyordu.
Bense,
bir gülümsesem hani dudaklarımın ta orta yerinden,
kalbim işte!..
Bıraksam kendimi,
biran bırakabilsem sokağın bir kenarında
serseri düşlerimi,
biran bırakabilsem içimdeki o sarhoşluğun suskunluğunu,
umut ve pişmanlık olmadan
gecenin renklerini doyurduğunu görüp
sırılsıklam olurdum yeniden.
Oysa yağmur hâlâ ciseliyordu o sokak başında.
Bense gülümsemeyi;
faşistçe ısırarak boğmuştum dudaklarımda.
Bir tek adilce yağan yağmurdu başımıza,
ne o eksikti benden, ne ben ondan tamdım.
Biriktirdiklerimizse…
birbirinden çok daha başkaydı hayatlarımızda.
Yitirdiklerimiz bende eksik,
onda belki de çok daha fazla.
Ama sadece adilce ıslanıyorduk işte
o sokak başında.
O bana bakıyordu,
bense bir fiil kendi kendimce
sadece farkındaydım.
Sanki kuşlar uçuşuyordu gökyüzümden;
sonsuz bir mavilik ve huzur,
hani biran kanatlanıp uçacakmışım gibi.
Dört bir yanım sanki bir bahar kuytusu,
durdum, duruldum.
Sonra yüzümü dumanıyla kapatmak için
bir sigara yaktım.
Ararken gözlerim gözlerini,
bir anda yokluğuna sarıldım.
Bir varmış gibi duran yokluğuna.
Bir yokmuş gibi duran varlığına.
Ve içimde en çıplak, en sahici boşluğa…
Sonra bir küfür ettim,
çok günahsız.
Bütün mazeretlerime,
bütün sanrılarıma,
sebeblerime ve kaçışlarımın hepsine.
Ağızlar dolusu küfürler ettim yalnızca;
sanki içimdeki bütün dilleri kırarak,
bütün duaları yırtarak,
bütün suskunlukları paramparça ederek.
Çünkü bilirdim;
ne kadar küfür etsem de,
o gözlerin yerini tutmazdı hiçbir sözcük.
O gülüşün yerini tutmazdı hiçbir çığlık.
O yokluğun yerini doldurmazdı hiçbir yağmur.
Ve işte tam o anda,
kuşlar yeniden kanatlandı göğsümde.
Yağmur damlalarıyla beraber
bütün pişmanlıklarım yere düşerken
ben yalnızca şunu fark ettim:
Bizim bütün hikâyemiz,
bir sokak başında adilce yağan bir yağmur kadar
gerçekti.
Ne eksik ne fazla.
Sadece ıslanıyorduk.
Ve ben,
içimdeki bütün yaralara rağmen,
senin gözlerinde bulduğum o anlık huzuru
yine de bir ömre değişmezdim
Özgen Öz
Kayıt Tarihi : 25.8.2021 03:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yağmur ince ince yağıyordu. Şehrin ışıkları su damlalarının üstünde kırılıp dağılıyor, kaldırım taşları parlıyordu. O sokak başında duruyordu adam; elleri cebinde, yüzünde tereddütle karışık bir sükûnet. Biraz ıslanmıştı, biraz da içine kapanmıştı. Bir anda karşı kaldırımda gördü onu. Kadın, yağmurdan kaçmadan yürüyordu; sanki yağmur ona dokunmuyor, o da yağmura karışıyordu. Göz göze geldiler. O an zaman durmuş gibiydi. Kadın gülümsedi. Gözlerinin içi ışıldadı. Adam, içindeki bütün kasvetin, bütün ağırlığın o gülüşle çözülüp dağıldığını hissetti. İçine serin bir su yürüdü sanki. Yıllardır kuruyan, unutulmuş bir pınar yeniden akmaya başladı. Kadının bakışları derin bir okyanus gibiydi. Deli, coşkulu ama aynı zamanda huzur veren. Dudakları kıpırdadı sanki bir şey söyleyecek gibi, ama sonra sustu. Gözleriyle “sus” dedi; sanki iki kelime bile büyüyü bozabilirdi. Adamın içinden bir çığlık yükseldi. Bir gülümse, diyordu iç sesi, gülümse dudaklarının tam ortasından. Ama yapamadı. Dudaklarını ısırdı, sanki kendi kendine zulmeder gibi. Bir gülüşü boğdu içinde. Yağmur adilce yağıyordu üzerlerine. Oysa hayat adil değildi. Kadının biriktirdikleri, adamın yitirdikleri birbirine denk düşmüyordu. İkisi de eksikti, ikisi de fazlaydı. Ama yağmur ikisini eşitlemişti: yalnızca ıslanıyorlardı, aynı sokakta, aynı anda. Adam bir sigara yaktı, dumanını yüzüne çekip saklandı. Çünkü gözleri gözleri arıyordu, ama o bakışların gücüne bir daha dayanamayacağını biliyordu. Bir an sonra fark etti: yokluk sarılmıştı etrafına. Kadın oradaydı, ama yoktu. Kadın yoktu, ama hâlâ oradaydı. İçinde öfke kabardı. Kendine, mazeretlerine, kaçışlarına… Birden dudaklarından küfürler döküldü. Çok günahsız, ama çok sahici küfürler. Yalnızca kendi korkaklığına, kendi eksikliğine, kendi suskunluğuna. Sonra başını kaldırdı. Yağmur hâlâ yağıyordu. Kadın hâlâ karşısında, gözlerinde aynı ışıkla bakıyordu. Ve adam o an anladı: onların hikâyesi aslında çok basitti. Bir sokak başında adilce yağan yağmur kadar gerçekti. Ne sözcüklere ihtiyacı vardı bu hikâyenin, ne açıklamalara. Bir tek bakış, bir tek gülüş, bir tek an yetiyordu. Ve adam içinden fısıldadı: “Bütün yaralarıma rağmen, senin o gözlerinde bulduğum huzuru bir ömre değişmem.” Hikaye işte.Başka ne olsun.Her birimizin hayatta biriktiriyor kalbinin bir kenarına nice hikayeleri vardır
Biranda yokluğuna sarıldım..
Sonra bir küfür ettim çok günahsız
Bütün mazeretlerime
Bütün sanrılarıma
Sebeblerime ve kaçışlarımın hepsine...." güzeldi tebrikler nicelerine diyor esenlikler diliyorum. Saygı ve muhabbetle şen ve esen kalınız.
Üstad çok teşekkür ederim
Teşekkürler şair dostu
saadet renklerini silmeden mutluluğun
devamı sağlansa, değil tebessümler,
kahkahalarla devam etse.
Geceler hep renkli kalsa
HARİKAYDI
TEBRİKLERİMLE SAYIN KIRNAK
Üstadım çok teşekkür
beğeni ile okudum
Teşekkürler
TÜM YORUMLAR (4)