Gece vardiyasından kalma,
Açlıktan yanan uykusuz gözlerde,
Teneke bir tepsi gibi parlıyordu,
Gökyüzünde süzülen dolunayda.
Romantizmin en tatlı yalnızlığı,
Yolculukların dayanılmaz yorgunluğu,
Sızıp deliyor duygularımı,
Hafiften kokan gece bahçeleri gibi.
Sakladı parıltılarını yıldızlar,
Mehtaplı gecelerin girintilerinde,
Daha ilk akşamdan loş karanlıklara düştüler,
Yetim kalmış hırsızlar gibi.
Gökyüzünde süzülen dolunayda,
Yüreklerde çakan aşk kıvılcımları,
Mecburiyetten sırtlarda taşınan,
Soğuk içecek dolu fıçılar.
Kanlı gece baskınlarında,
Resmi ve sivil yarasaları avlıyor insanlar,
Enselerde bekleyen ölüm gibi,
Korkunç gecenin koynunda dağların sessizliği.
Yollar hain, sokaklar pusuda,
Yoksul mahallelerin ışıksız, çamurlu sokaklarında,
Kol geziyor korku ve devlet.
Gökyüzünde süzülen dolunayda,
Seni ve özgürlüğü kucaklamak için çıkmıştım yollara,
Bahar şafakları gibi inadına,
Kurtulmak için karanlıklardan.
Gün gösterilmeyen çocuklardı,
Geleceğin kapısına yürüyenler,
Paramparçaydı elbiseleri,
Ayakları kanlı, elleri yaralı, yüzleri yanmış.
Fırtınalar sarmıştı atmosferi,
Depremlerle sarsılıyordu yağmurlu zeminler,
Kim bilir sen o an nerelerdeydin,
Ne güzeldi o yerleşip göç ettiğin yurtlar.
Yoktu ter kokun yanımda,
O uzun yolculuklardan sonra,
Erkek nefesi kokmuştu her yer.
Hangi rüzgar alıp götürmüştü sesini,
Hangi rüzgar alıp götürmüştü saçlarını,
Yazın ilk akşamlarının,
Olgun buğday başaklarıyla.
Sisli yılların ötesinde uzanır hatıraların ocağı,
Ay hüzünle geçer ufuklardan,
Dağların doruklarında şafak atar,
Hatırladığım kucaklaşmalar nerede?
Çılgın dervişler gibi,
Beni mutlu eden kokular nerede,
Kaldım kanayan yollarda,
Getirmezler bana uzaklardan hiçbir şey.
Gökyüzünde dolunay, yerde anız tarlaları,
Yüreklerde ve akıllarda yerel yenilgilerin kanamaları,
Yanımdaydın, seslensem belki çınlardı kulakların,
Sana olan hasretimin acısıyla doluydu sokaklar.
Havada fırtına öncesi huzursuz bir sessizlik,
Aramızda, yolları sisle kaplanmış,
Eski fotoğraflar gibi sararmış yıllar.
Yer ve gök yankılanırdı eğer seslensem,
Ağaçlarda dal kalmazdı,
Tarlalar ve ovalar sel suları altında kalırdı,
Okyanuslar taşardı eğer seslensem.
Keskin bir sessizlik anıdır seni anmam,
Gecenin göbeğinde, ellerim tetikteyken,
Terk edilmiş yatakhanelerin dibinde,
Sınırı yok sana olan mesafelerin.
Sadece ağıtlar düşüyor dilime,
Aynı günü bile yaşamıyoruz belki de,
Aynı güneşi izlemiyoruz,
Serin sonbahar sabahlarının Çolpan yıldızını.
Yiyemiyoruz aynı meyveleri,
Giyemiyoruz aynı kıyafetleri,
Aynı gün ve aynı mevsimde.
Ay doğuyor gözlerime,
Uçurumun kıyısında uyanan,
Bir sevgilinin rüyası gibi.
Kayıt Tarihi : 14.4.2024 15:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!