Bir Elmanın Yarısıyla Şiiri - Sevinç Kavuk

Sevinç Kavuk
1200

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bir Elmanın Yarısıyla

Tek dil tek ulus uğruna yatırım azaldıkça, gösterişli tarım yardımı gibi saptırmalar hatta, gün ihtiyacını karşılar, ama yarını çökertmeye kökten sarsan en dehşetli garanti olur. Önce şunu sonra onu diye haklılık boyamacılığı kolay yerleşir, kolay etkiler git gide… Tek dil tek ulus öncelliktir Anayasası ile, kadını çocuklarıyla, ancak bu öncellikle başarı adımlamayı bilmeli, eğer niyetler yıkmak değil, hatta insanlığa hizmetse, kaldı ki vatan sevgisi ağızda sakız iken ancak, asilliğin beli bükülür. Tarihlerce hep söylenir: Türk ulusunu koynundakine vurdurmalı. Başka sarsılamadı çünkü tarihler boyu…

Teknolojinin hız aldığı çağa doğuyor nesillerimiz. Makbul kadın, makbul öğrenci terimlerinde yılışıklık da kanayan yaramdır, Anayasa yüreğine çomak sokmaya an bekleyen fırsatçılık gibi. Tuzağa düşmeden teknoloji hızına çoklu zeka uygarlığını korumaya engel, zaman aşındırmaya yarayacak duvar örecek, içe kapatılı yığın halinde çepeçevre sarılmış olarak çöküşecek. Bu konuyla ilgili güncel bir örnek vardı, bununla düşünmeyi deniyorum: Gençlerle sohbet ediliyordu…

Çoklu zekaya gelişim sınıfında öğretmen bir orkestra şefi olur, her biri kendi özelliğinde gelişebilen öğrenciler ahenk sağlarsa, ortaya çıkan bir nağmedir. İyi vatandaş zarar vermeyen, korku kuluçkası akışında kulaçlamayan iyi insandır. Hükümet dinciliği, Anayasa yüreğinde çelik çomak tepinişi nedir?

Bağımsızlık karakteri tarihlerce aslımızdır: Türkün doğuşudur düşünmek. Öğrenmeyi öğreniyoruz. Toplum kültürü ve ahlak sistemi bir taraftan hükümet gelişmesi kadardır, öğretmen niteliğini halk olacaktır. Medyayı kontrol eden bir hükümet neyi anlamlandırıyor? Halbuki Cumhuriyetimizdir, egemenlik milletindir, halk olacaktır soran, sorgulayan, araştıran… diğer taraftan yine, şehir planlaması kimin aklıyla çalışıyor? Karakterini bağımsız geliştirmeye hareket alanı olan yöresinde, çocuğumuz orada makbul kadın kıskacında makbul öğrenci bağnazlığı, hükümetin uğraştığı ve kurtulamadığı, hadi diyelim ki güya anlamıyorlar, hükümet gelişene kadar, kendini yöneten bebeklerimizden kaç nesil deveyi hendek atlatır… olacak…

Çocuklar önder veya öncü hayranlığından konuşuyor, bakanlarımız bildiklerini ülkelerden de örneklerle, sağolsunlar sayıp döküyorlar, millir ruh demeyi esirgemiyorlar ansızın sonra… Bebek olarak ilk öğrendiğimiz kültür ve ahlak Göktürk-Oğuztürk-Atatürk tarihimizdir, ilk hecemiz anne, baba, nine sultanlar, hatun yiğitler, Ay dede, Allah demeye varır varmaz daha… etkilenmek diye ufak da olsa, felsefe, çevre, konuşma, tanışma yeteneğini alıştırma alanı olarak, seyahat, spor, tiyatro, sinema, piyes, dans, -yoktu kütüphane, ama büyükanne babalar doluydu kütüphanelerden de zengince, manevi değeriyle, anlatım heyecanlarına tarih sevgisiyle, konferans yoktu, konserler vardı, Zeki Müren hatırlayabildiğim en güzeliydi- okul gezisi kırlarda daha çok, şehirler arası yarışmalar vardı, ülkeler arası bugün sunulamıyor bile… milli ve manevi değerlerine barışık ruhlarıyla yaşam kaynağı yavrularımızın kendileri oysa… gülücüklerinde mutluluk tadıyoruz, git gide bedavadan, ucuzca, yavrum demek mi bu? ... hükümet, Türkiye ile gerçekten dürüst ve samimi mi?

Eğitim; okul, aile ve çevre üçgeninde yine ya etik olarak ya ekonomik bir varlık olarak, başkasını –yere tükürerek, mendil tüketmeden, ekonomik olarak örneğin- rahatsız etmemek, tiksindirmemek, dayatmacılıkla usandırmamak, dürüst olmak… hükümet bir gün bunu başarabilecek mi?

Bir gökkuşağı örneğin, her renk kendisi kalarak bir arada ama ne hoş ahenk oluşturuyor güzelliğe, bir örnek kişilik diye bir Amerikalı Kovboy, bir Fransız Napolyon, bir alman Hitler demiyor çocuklar veya halk, bir örnek hükümet görmekten vatana taşıyabilecekleri heveslerine hasret… vatan sevdasına bir hizmete hasret… Vatan uğruna ölüm dahil… Yavrularımızın gözünün içine baka baka, bakanlarımızdan kimilerinin bilgileri az değil ki, rektörlüğe kabalığın, anayasayı paralamaya korku dehşetleriyle uyku kaçıran, ama kendileri rahatça uyuyan sağlığa dahi bu hakarete cüretin, ahlak olunca konu yine makbul kadın… aynı hamam aynı tas…

Bilgiyi kendi amacına kullanmaya, uyutmak için kullanmaya demek ile karamsar olmaya gerek yok diye ansızın bu ek cümle, ne korkunç bir fark, uçurum… kaç takla attırır insan aklına daha? ... Veya, tünelde karanlığı görmektense, ardı önü hesaplanırsa diye öyle güzel, mantıklı örnekler ki ve öylesine sefilce biberi hazır ki ardından, kimi konulara dayanınca iş… tüylerim ürperiyor benim… var olan inatlığa hakimiyet, yıkımı bu denli püskürmek… Öyle diliyorum ki, bakanlardan azıcık vicdan, azıcık Türk milli ruhu, azıcık kendine saygı… ve öyle gerçekten uzak ki…

Gurbet diye, kullanılmaya sınırı aşıp kötülüğe başlanan an ile, merhametin tüketildiği yerdir, gerçeği.
Ayrışma diye, örneğin:

Tek dil tek ulus uygarlığının Anayasa yüreğine çomak sokup, makbul kadın ve öğrenci diye, Türk asilliğidir sevgiyle kazanılır hikmetine sözde uyacaklar, yüze gülerek denilen, sırıtarak çepeçevre sarılan, içine kapatılan halsizliği yaratan korkuyla açılan çatışmadır. Uygar asillik bu savaşa şeref kazandırandır. Asillik, savaşı barış uğruna üstlenebilen ve üstletebilendir. Hükümet, çalışmaya hürrüyet kazanmalıdır! Bu hürriyet, uygarlığa saygı kusursuzluğudur.

Saygı, önce işleri yapalım sonra bunu düşünürüz şansıyla oynama hakkında hürriyet bulundurmadığı ile hürriyeti de bulamayacağını anlayacak yeteneği sahiplenmektir. Bu sahiplenme ya şeref seçimidir ya şerefsizlik.

Yeryüzünde hiçbir ülke bilgiden, bilinmekten uzak olmayacak kadar yakındır birbirine. Dünyamız olan bu tek çatı altında, uygar bir birliğin huzur ve refahı yöresiyle yaşayabilmeli, yaşatılabilme fazileti kazandırılmalı. Doğa, ki buna Anayasa diyorum ben, Anayasa, kadın, öğrenci, ki buna çocuk diyorum ben, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu çerçevesinde adaletiyle yaşayacaktır, eğitimi çağdaş, çoklu zekayla düşünmeyi düşünen, öğrenmeyi öğrenen yeniliktir, ki bu zaten Türk tarihiyle uygarlığa taşımaya verili emektir. Türk varlığını tarihin azmettirdiği ile hep taze gençliğinde taşıyabilmeli geleceğe. Göktürk-Oğuztürk-Atatürk tarihi beş bin yıl yaşında körpeliği ile uygarlığıdır, uygarca uygarlığa hep taşınacağını güvenle koruyarak… ve korunacak

Bu bir sanat ruhu özelliğidir. Sanat aşkıdır milli ruhu: Ne Mutlu Türküm Diyene!
Bu bir vatan ruhu özelliğidir. Ruhun sanat koruduğu bedende: Şehitler ölmez! Vatan bölünmez! duyarlığıdır, Allah katına ruhun yolculuğu: vatandan vatana!

Şüpheyle bir hükümet, hükümet varlığını denetleyemeyeceğine garantidir. Nerede ve ne için olursam olayım, insan ile de birlikteysem hatta, ne kravatı, kıyafetine, ne bedenin altın ölçeklere uyup uymadığına bakmak için seçilip seçilmediğine diye: cetvel alıp ölçmüyorum!

İnsan olarak ilk ve tek şartımdır: Allah’ın can verdiği ruhu var içinde, o cevheri görmeye bütün sevgim ve saygımı bedel olarak sererim önüne. Eğer bu bedel bana veya bir nedene gurbet edilmeyecekse diye bir endişeye şansın var olmayacağını hissettirmeye ve hatta koruma önlemi alırım, gözet hakkımı şartsızca kullanarak. Pervasızlığa alışabilir insan, sıgara kullanma alışkanlığı, yalan söylemekten tadılan kısa vadeli rahatlık alışkanlığı, ki bunu siyaset terimi ve kavramında açıklamaya değerin daha fazla olduğu söyleniyor… pervasızlığa karşı pervasız olmaya mecbur bırakılmadan önce, yasalar geliştirmeye düşünce olmalı verilecek emek olarak…

Yasalar, bir ulus varlığını oluşturan sağlığına hak olan kaçınılmazlıktır diye algılar olmalı. İnsan, beş duyu ile sağduyu algılarında zorlanmayacak bir bolluk hazinesine sahiptir. Bolluk…hazine… diye böyle sürer gider… yorma asilliği adiliğinle denildi sana! diyerek bitirmeye şansımı da kullanma hakkım var… düşünmeye de mola hakkı olduğuyla, kendimi frenledim burada böylece bir elmanın yarısıyla, bu bir yarısı ben, öbür yarısı sen…

Benim derdim hükümet, solmayacak aşkım vatanım. Bana Anayasamı, ordumu, kadınlığımı, çocukluğumu çocuklarımla, yani çocukları Cumhuriyetimin güzelliğince bırak, rahat çalış dilediğin gibi… bu şart ile hatta, olası hatalar keyfiyetine dahi gögüs gererim veya siper ederim: insani tepkilerdir… hiçbir yetenek Allah aşkına değer yücelik sevgisi kadar güzel olamayacak…

Sevinç Kavuk
Kayıt Tarihi : 18.11.2007 13:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sevinç Kavuk