Sabahın ilk jilet ışıkları yarıyor tenimi.
Bir yabancının yüzüyle uyanıyorum aynada.
İçimde derin bir çukur açılmış,
Sessizliğin kemirgenleri kemiriyor ruhumu.
Bugün bir şey eksik bende.
Ve o şey bendim işte
Benim ta kendim...
Gömülen bendim işte
O çocuk masumiyetiyle güneşe bakan,
Kuşları besleyen ellerimdi toprağa verilen.
Gömülen bendim,
Rüyalarını satan bir dilenci gibi.
Bir yanım daha susmayı öğrendi,
Suskunluğun kurşun ağırlığıyla.
Bir zamanlar nehirler gibi çağlardım,
Şimdi yatağımda çürüyen bir dereyim.
Hatırlıyorum o beni,
Gecenin koynunda fısıldanan şarkılar gibi.
Bir zamanlar şarkı söyleyen bir bendim,
Şimdi nağmelerim toprak altında,
Solmuş bir kaset bant gibi.
"Beni gömemezsin!" diye haykırıyor içimdeki son asi.
Küreğim titriyor bu ihanette.
Her kürek toprak atışımda,
Yüzümde soğuk ter birikiyor.
Ama o ben hâlâ hayattaydı rüyalarımda,
Kırık camlardan sızan ay ışığı gibi,
Yaralı bir hayalet.
Omzumda taşıdım kendi tabutumu.
Çıplak ayaklarımla çiğnedim kırık camları.
Mezar taşımı kendim diktim,
Törensiz ve alkışsız.
Kimse bilmedi bu iç savaşı.
Gömülen her benle biraz daha öldüm,
Ve biraz daha yaşadım.
Kaç parçam kaldı geriye?
Sayısız mezar taşı dikili iç coğrafyamda,
İsimsiz ve tarihsiz.
Her sabah eksilerek yaşamak da bir tür hayatta kalmak,
Bir tür ihanet,
Bir tür direniş.
Küllerimden doğan yalanlarım var.
Bir beni daha gömdüm bu sabah.
Sorma bana kim kaldı geriye,
Çünkü içimde konuşan tek şey
Toprağın o korkunç sessizliği.
Ve ben,
Kendi cenazemin davulcusu,
Kendi ölümümün şahidiyim.
Enkazıma çöken o ağır huzurda,
Biliyorum
Yarın yine bir ben gömülecek,
Ve ben,
Yine kazacağım o kara çukuru,
Ellerim kanayana dek...
Kayıt Tarihi : 25.6.2025 23:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!