Bilsem ki şimdi bana geleceksin,
gözlerimden süzülen yaşları yanaklarınla sileceksin,
dudaklarıma adını bir kere daha mühürleyeceksin,
seni kabul etmeyen bu yüreği
söküp atarım.
Her parçamdan, her hücremden,
ta ki sana ait olmayan her iz silinene kadar.
Bilsem ki mevsimlerden hazan,
yüreğime lapa lapa sen yağacaksın;
mevsimlerin suçu yok,
seni bana çok görenleri bir bir yakacaksın,
Her gülüşleri, her bakışları
ateşle, dumanla sileceksin
ve ardında sadece sen kalacaksın,
saf, yıpranmamış bana ait.
Artık dilimde dua, dudağımda yeminsin;
bilsem ki öleceksin,
mezar taşını yüreğim yapar,
Anılarınla yaşarım.
Bir düğüm gibi,
bir yara gibi,
bir büyü gibi,
kalbimin en mukaddes yerine adını kanla yazarım;
Dokunamaz kimse sana,
izin vermem asla!
Sana dair ne varsa,
her bir hatıra, her bir anı seni haykırır bana.
Bilsem ki sen gideceksin,
Ben biterim,
sen yaşa!
Ama gitme, demem;
çünkü gitsen bile, adınla nefes alır,
gözlerinle bakarım,
Bilsem ki seni beklemek,
bu dünyada tek yaptığım iş olacak,
Bir ömür beklerim.
Bilsem ki senin ellerin ellerime değecek,
her çizik, her yara, her eksik parçam tamamlanacak;
bilsem ki sen gideceksin,
her gidişin bir fırtına,
her dönüşün bir güneş gibi parlayacak göğsümde
Açıp bağrımı onun değil benim canımı al azrail diyeceğim.
08.11.2025 19:54
Kayıt Tarihi : 8.11.2025 19:55:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



araya aylar girmişti, ayakta kalabilmek için
sokak telefonunun ahizesine sımsıkı
tutundum ellerin saya saya,
içim yanarken donuyordu ellerim,
buza kesmiş bir kentin şubatında…,
ve şimdi lavantalar serpiliyor
bembeyaz kefenine ki çek içine kokusunu,
çözülsün buzların aşk…,
kabanımın düğmeleri de olduğunun
farkına vardım o perperişan günün akşamında,
yine aynı koordinatta,
yüz seksen derecelik bir açıyla,
elli kilometrelik bir derinliğe bakıyorken,
yaşamın devam ediyor olması
böyle bir şeydi galiba,
artık sana mezar,
kalbim aşk…,
bu karda kışta tabanları ılıcak
ayakkabılarıma şükran borçluyum,
boğazımı saran kabanımın düğmeli yakası,
çenemi ısıttığın için minettarım sana,
eyvallah namazım,
birkaç huzurlu nefes veren bir miktar virdim,
vefalı yâren sohbetin için sana da,
sana da teşekkür ederim,
arkadaş aşk…,
tekrar hoş geldin göz çukurlarıma çöken mahzunluk,
hüzünle en dipten köşeden temizlenen yaradanın evi,
kalbim; selam sana ve
mevladan ihsan insan yüzüm,
safalar getirdiniz kederinizle,
ve buyurun baş köşeye aziz anılar…,
gözlerin gülsün hekimim
kalmayacaksın vefasız,
ve zordu hasılı
mütehassıs olmaya metelik vermemiş,
sevgili pratisyenim sevmek seni…,
eğitim araştırmanın kan merkezi
demleri sonrası kopan veda tufanlarına
tahammül ağır geliyordu,
bir kere sevdan;
iltifat sayıyordu tenkidli tespitleri ve
saplama çakan saptamaları…,
ruhumla irtibatta kalırken ruhun
teklifsizdin hep,
yaklaşımların ve ilgi kuruşların ve,
çözümlemelerin ve yön tayin edişlerinde,
zahir kaidesi tanımazdı muhabbetin…,
ki benim ötelediklerimse
uslu durmuyordu daim,
soytarı ve günübirlik akan,
bu sokak kumpanyalı cemiyet denen sirkin,
beyhudeliklerinde düşe kalka,
bulanmıştık bir kere kırmızısına
arsız muhabbetin…,
TÜM YORUMLAR (1)