Ankaralı yaşamımda Batı Sitesinde otururdum. Yıl 1982… Şimdiye dek oturduğum evlerden en sevdiğim evdi. Yaşadığımız evleri yalnızca konforlu, kullanışlı olduğu için sevmeyiz.
Evler, komşuları güzel olduğu için seviliyor asıl. Batı Sitesindeki evimi ressamların, tiyatrocuların, yönetmenlerin evleri kuşatmıştı, o yüzden sevmiştim.
Bahçemize bakan karşı evde Devlet Tiyatrosundan İstemi Betil otururdu. İlk eşi ressam Tunc Ay’dı. İkisi de akşamcıydı. Akşamcı olmayan var mıydı ki zaten orada? Bitişiğimdeki ev yine devlet Tiyatrosu oyuncularından Yıldıral Akıncı’nın eviydi.
Sıkça buluştuğumuz dostlardan biri de Cahit Saraç’tı. Eşi Saadet’i alıp sık sık bize gelirdi. Her seferinde elinde dolu bir file olurdu. Filenin içinde muhakkak meyvelerin arasına saklanış bir 70’lik bir rakı bulunurdu.
Tiyatrocu komşular benim evde bir araya gelirdi Cahit’in her gelişinde. O yıllarda TRT’de seslendirme Yönetmenliği yapıyordu Cahit. Lakabı “Baba” idi. Gerçekten bir aile gibiydiler. İstemi ile Yıldıral da onun olmazsa olmaz seslendiricilerindendi.
“Karagözüm Yıktın Yine Perdeyi” oyunumu o yıllarda yazmıştım. Amacım Karagöz’ü perdeden sahneye indirmekti. Tiyatrocu dostlarım pek benimsemişti bu düşüncemi. Yazma konusunda gereksinme duyduğum yazılı metinler bulmakta yarışmışlardı sanki.
Karagözün kısa tarihin, anlattığım, başlıca tiplerini tanımladığım bu oyunu Devlet Tiyatrosuna göndermiştim. Kabul görüp Altındağ sahnesinde oynanmıştı.
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
FEVZİ GÜNENÇ BEYİN KALEMİNE SAĞLIK.
AHMET AYAZ
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta