nasıl yoruldum biliyor musun, bin yıla mahkumiyetin içinde ani bir firari olmaktan
başımı dayasam omuzlarına, sen saçlarımı okşasan, gören ne der diye korkmadan
ne der gören diye korkmadan, su içsem ellerinden.
/beni, deniz gibi yaban kırlarına götür.
***
“……………………………sevda ne yana düşer usta….”
-Güneş ne yandan doğar gemici.
-Yüreğin ne yana bakıyorsa oradan doğar miço.
Batıya ise batıdan, doğuya ise doğudan, kuzey ya da güneyden…
-Umut ne yandadır gemici
-Buzdağlarının ardındadır miço. Daha açık denizlerdedir.
Ama mutlaka güneşin doğduğu yöndedir…
…
eski şehirler ve tükenen yokuşlar kalmıştı geride, masalların düştüğü günlerde
bir duvar yükseliyordu şimdi arada, örgüsü su olup akar gibi cennet çeşmelerinde
cennet çeşmelerinde su olup akar gibi, susuzluğun her deminden.
/dudaklarım kurumuş sanki.
kanatları geçmişten de geniş bir albatros geldi uzaklardan, gölgesi şafak oldu
kurt kapanlarına yabancı ve iki başlı yalan yılanlara, gözlerinden bir güneş doğdu
bir güneş doğdu gözlerinden, gemicinin yüreğinin baktığı yerden.
/hadi öperek uyandır beni geceden.
sonra bulutların ölümü başladı gökyüzünde, hangi renk hangi uçurtmada saklıydı
bir fırtına ki ne boyanmış şimdiye kadar bir kitaba, duyamamış kimseler de adını
kimseler de duyamamış adını, tanrılar bile bilemediğinden.
/fısıldayarak kulağıma varlığını.
ahşap bir zelzele gibi önce sallandı iskele, alnına çakılı, üzerine kazılı isimler
işlenemeden yeryüzü tufanları tarihine, sessiz aşklar gibi derinlere gizlendiler
gizlendiler derinlere sessiz aşklar gibi, doğmak için belki yeniden.
/ve sarıl sıcak olup, ısıt yüreğimi.
Palamar vazgeçti despot karakterinden, kaçtı denizlerden kovulmuş tüm aşklar
parçalandı geceden kalma son yakamoz, dalgalarda kalınca o tutkulu bakışlar
tutkulu bakışlar kalınca o dalgalarda, bir çağrı geldi açık denizlerden.
/haydi bir şeyler söyle, susmasana.
…
mavi, sen hep böyle soğuk ve sessiz mi olup düşerdin gözlerime,
umut, sen hep böyle buzdağlarının arkasına mı saklanırdın…
ölüm gibisiniz şimdi, bu ses hanginizden geldi ….
…
haydi selam verelim Rodos heykeline, saçının teli kalmış sırılsıklam güvertede
el sallayalım İskenderiye fenerine, tuttuğu ışık için şiirlerimize aysız gecelerde
haydi selam verelim, el sallayalım, açık denizlere açılmadan önce
/işte iki kule, ikisinden de ben atlayayım.
baygınsa ayılsın iç sevinçlerimiz, toplamaya düştük denizlere bahar günlerimizi
öldüyse dirilsin gömülmemiş umutlar, kuşandık en yakışır tören kıyafetlerimizi
baygınsa ayılsın, öldüyse dirilsin, yan yana getiremediğimiz her hece.
/ama buz tutmuş bütün denizler, nereden bileyim.
yürekteki kurşun yükümüzü yok sayalım, bize hafif gelecek sular var altımızda
ağır gelirse kayboluruz zıpkın iplerimizin düğümlerinde, kendi buz dağlarımızda
yürekteki kurşun ağır gelirse, biten ben mi olurum sadece
/uyumak istiyorum, uyumak, üstümü örtsene.
“…………………………..ölüm hep bize, bize mi düşer usta…”
-Soğuk ne demektir gemici
-Yüreğin elden düşmesi, sahipsiz kalması demektir miço.
İhanet mevsiminde titremesi gibidir yaprakların, bir yangının orta yerinde…
-Ölüm ne demektir gemici, ne yana düşer.
-Güneşin, yüreğinin baktığı yerden doğmaması demektir miço.
Açık denizlerde dahi umudu yakalayamamak, aradığın sesi duyamamaktır.
***
hangi ninnilerle uyuyup-büyüdüm de ben, korkulu rüyalardan hep zor uyandım
yaban kırlarında düştüğüm zaman, dizlerim kanardı sadece ama ne çok ağlardım
hangi ninnilerle yaban kırlarında şimdi sen, ellerin saçlarımda
/bak güneş doğmuş üstümüze, uyandırsana.
….
Kayıt Tarihi : 24.11.2008 02:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hafif sular, ağır yükleri kaldırmaz… Bir “mobydick” öyküsü, bir korkulu rüya
masal gibiydi..sıradakii :)))
TÜM YORUMLAR (107)