Ah kızım!
Bu sabah çok tatsız uyandım...
Yüreğim ağzıma erişmiş,
Dişlerimden boğazlarıma düşen sızı,nabzıma karışmış.
Bir hal var,garip bir hal..
Gel, yetiş dolunayın gözyaşlarına
Buluştur acını her bir damlasıyla.
Kucağına dökülsün alfabenin sıralı yakamozları,
Güzel konuş, acını güzel anlat bana.
Serde sır kalmasın uyuya kalan
Anne uyan!
Bak bu sabah da karnım aç uyandım.
Sanırım, okula da aç gideceğim ve nefesim kokacak yine.
Arkadaşlarım bir bahane bulup uzaklaşacaklar benden.
Halsiz ve bitkin olacağım beslenme saatine kadar.
Üşüyorum baba! Çok üşüyorum...
Yüreğim kutupların kumbarasında,
Bedenim o kumbaranın etrafında tavafta...
Baba, bana ölümü anlatsana.
Her beden ölü bulunmaz iki çalı arasında.
Ben soluk soluğa,feryat figan daldım
Bir boşluktan o boşluğa.
Baksan dere boyundan
Sanırsın telli yosma.
Dokunsan dikenleri kan akıtır
CENNETTEN MEKTUP
Bazı vuslatların rengi kurşuni olur sevgilim…
Toza bulanır, kana karışır, toprağı emer.
Sonra bir musalla taşında tek başına içini çeker.
Zamana küser.
Bir evin en dip köşesi;hep savunmasızları ağırlar
Tüm gizler oraya gömülür, yine oradan seninle birlikte kalkar.
Ben,bu satırları o evin aynı köşesinde
Dizlerimi göğsümde parçalayarak yazıyorum...
Sakat ruhumun,aksak diliyle kağıda devrilen kelimelerim
Bak doktor,
Şimdi bana söyleyeceğin,iyileştirilmiş hiçbir hal ve durumu,
Asla kabul etmiyorum,etmeyeceğim ilk önce bunu bir bil.
Bazı şeyler senin bildiğin gibi değil...
Çok ağrım var,evet.
Göğsümde ayağı takılan ve bir türlü yerinden kalkamayan kötürüm bir sızı var
Kordonu çürük,dalgalı bir nefesin son gecesine emekliyor bedenim.
Hava gri,güneşin parıltısı hiç değilse bir telmih bekliyor bulutlardan.
Kül renginde bir çocuk daha öldü dün akşam.
Kekeme bir uğultu,sisli bir karanlık kaldırdı yatağımdan üstü kapalı bir cesedi…
Renklerim,grinin içinde sıkışan beyaz gibi esir.
Hatıram olsun
Masada nerede duracağını bilemeyen bir bıçak, son gece, son kadeh ve son şarkının içinden geçen son sözler; o bıçaktan daha keskindiler. Soğuk bir sessizliği bardağıma boşalttı saki. Etraf sadece; ikimizi bir arada tutan şeylerin yok oluşunun şerefine kalkan kadeh seslerine şahit oldular.
Sonra gözlerine baktım, bir daha baktım, tekrar baktım. Silüetimin, cennetten kovulur gibi kapı dışarı edilmesine seyirci kaldım.O an, içime dökülen kaynar suyun gözlerime doğru yükseldiğini hissettim.
Gözlerimi yumsam; patlamak üzere olan bir yumruğun, avuçlarında biriken tuzlu teri taşacaktı kirpiklerimin arasından. Dudaklarım yanacak, biriken sözlerim birini yakacaktı. Masa dağılacak ve masadan kalkmak zorunda kalacaktım…Ki bu hiç istediğim bir şey değil.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!