Bu sabah güneş senin gözlerinde neden batıyormuş gibi doğuyor?
Rengi neden bir cinayete kurban gitmiş gibi akıyor?
Bir zamanlar kalbimi yeni dökülmüş asfaltın altına yalın ayak koyup,
Üzerimden kalabalık ağırlıklarla gelip geçen sen,
Sen misin o,başucumda soluğumun uçup gitmesini bekleyen?
Yüreğimin dilini sığdırıp, pabuçlarımın öz geçmişine
Rastgele, kemiksiz savuruyorum her ilmeğin zarını,
Kucaklaşmış bağcıklarımın üzerine...
Kimin avucundan süpürülsem,
Onun tozu üzerinde girdi pabuçlarım birbirine...
Gecikmiş ayaklanmalarımın cesareti kırıldı her seferinde,
Merhaba!
Nasılsın?
İyiyim yazmışsın son mesajında...
İyi misin gerçekten?
Bunun doğru olduğuna inandırmak mı sadece niyetin?
Yoksa;
Bir sancıyı ikinci kez aynı yerden doğurunca
Adını bile koyamıyorsun...
Cami avlusunda bulunan bir bebeğin,
Bir adının olması gerektiğini bildiğin halde
Adının ne olduğunu bilmemek gibi...
Sen adını ne koyarsan koy
Bir gece,
Senin şiirinin dilinden;
Kendime rengarenk çiçekleri toplayıp,
Papatya fallarını aşka sürüyüp,
Sarhoş ruhumun, mezelenmiş bestesiyle
Bir çocuğun, parmak ucu mutluluğu dansı üzerinde
İçimde,gözyaşları ile beslenen zehirli bir anızın hırçın kökleri,
Gözümde,harlı bir ateşin bulanık sudan taşan belirsiz istikameti,
Dilimde,inandığım yerden vurulduğum ahların sindirilmiş,haksız rekabeti.
Şimdi gidiyorum...
Karanlığımda koşturmak isteyen bir çığlığın;
Kulaklarımda bir türlü dinmeyen uğultusuna teslim olup,
Bazen uçurtmalar gökyüzünden bırakılır sevgilim...
Ama;
Sen göğüs boşluğumdan uçup gittin.
Menzilini sadece dibi görünce farkettim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!