Seni aramak; uçsuz bucaksız bir tünel,
Bir ateş böceği kıvılcımı, belli belirsiz,
Ve gençlik çağlayanında duru bir gazel...
Raylarımız kemikleşti, umudun beli demirsiz.
Görüşmelerimiz durak değil, bir serüvendi.
Beni oyalayarak sıradanlaştın son günlerde,
Seni başkaları gibi tanımak istemiyordum.
Bana sarıldığında altına sahip olurdum.
Zira kalbim saflaşabilen bir madde,
Kırmayı nasıl başardın anlamıyorum.
Sebepsiz bir ayrılık veya fırtına öncesi,
Mesafelere meydan okuyan bir kaptanın,
Hasara karşın çalışırdı, ateşi havi olan kalp teknesi..
Ve gözleri ıslandıkça dibe batanın,
Bütün feryadı, mavi bir koyun kollarında dinlenmesi,
Bu uzun yolculukta gülmeyi unuttum.
Gece herkes evindeyken,
En güzel şeydi sahile inmek.
Kıyıdan çıkan su armonisiyle,
Yengeçlerin kibar gösterisiyle,
Ne güzel şeydi klasikleri dinlemek,
Ve o an seni düşünmek...
Sıradan bir film şeridiydi yaşantımız.
Sonra birden tuvallere geçişim gibiydi,
Seninle o şehirdeki rastlantımız...
Saçların içimin sıcak renklerini giydi.
Gözlerini bakışımla çizerken gördün.
İç güzelliğin çıplaktı, utandım çabuk.
Bence kahvaltı da bir ihtiyaçtır sonsuzluğa;
Yanında yanık ekmek ve reçelli,
Yalnızca mideden değil, kalpten de geçtiği belli.
Acaba sevgi dolu olmak için mi yeriz tıka basa?
İyi ama nedir bu sevenlerdeki yıpranış?
Gidersen el sallarım, koşamam yorgunum.
Sevgimi söze dökmekten büküldü boynum.
Halının altına gizleyemedim yalnızlığımı,
Kirimi silkelemekten sevmeyi unuttum.
Ama kalbin dışın gibi pirüpak,
Belimi burkuyor hızlı geçen kış baloları,
Duyamadınız mızıkayı andıran tiz sızımı.
Cesur anlardan oluşur yazgımın notaları,
Yalıtımlıydınız, tek işittiğiniz tak tak!
Teninizi yapış yapış eden ağzımdaki baldı.
Belki bir gün ben de, senin gittiğin o esrarlı yerlere gidip gezerim. Neden mi bu heves? Çünkü sen gülünce yüzündeki özgür ruh, o esrarlı ağaçlara, müzelerdeki tablolara sentezlenmiş, seni bana hatırlatmayı bekliyorlar. Seni görebilmeyi o kadar çok istedim ki. Bir yerlerde yakınlaşsak da hep ama hep, tam zamanında kayboldun. Sanki karşımda sen varmışsın gibi denize bakıp kendimle çay içip sohbet ettiğim bile oldu. Bazen varlığını kalbimde hissetmek acı verici olsa da asla vazgeçemeyeceğim bir hazdı.
Harcamadıkça kırışıyor,
Cebimdeki para, kalbimdeki yara.
Alıp başımı gideceğim istediğim yere,
Belki cehenneme, ellerim titriyor kötü..
Kül olsun bu noksan aşk, bu elem çöpü.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!