Hatsız telepatime ulaşmış bir haber,
Uzak diyarlarda sarıldığın pir çınardan.
O esnek bir sırdaş, pitoresk rehber.
Gülüşüne kuşlar şakırmış dallardan.
Bir çınar olsam renklerini sevdiğin,
Dökülüyor antik evlerden kepek,
Demir duygulardan toz, pas yığını,
Başımdan kavak yaprakları…
Aşk, kamışların içinde pusuda bekler,
Sınırı aşana gösterir mızrağını.
Aşk spontaneydi, o meleklerin bir planı,
Ya da balıkçının iradesi gibiydi: rastgele.
Beni kendine doğru bir olta gibi çektin,
İğnelerinle razıydım sana layık olmaya.
Pencereden dışarı her baktığımda,
Anlamsız gözlerimde canlanan şehir İzmir.
Ve eskisi gibi düşünceli,
Herkese gülen eğlenceli biri değilim.
Çukurda çaresiz hissediyorum ve sana yalvarıyorum.
Her geçen gün kendime yabancıyım,
Sevip de yanan bu kalp neylesin sana…
Güneşin kucak dolusu hararetiyle beslenen,
Günışığının şefkatli bakışlarına boyun eğen,
Şu bitkiler aşkın sırrını tasvir edebilir insana.
Yüreğim sahiplendiğim bir bahçe gibi çitli, kusursuz,
Şehveti toprağa eşeliyorum her gün, içi yabani otsuz.
Mutluyken yenecek en güzel tatlı;
Kuşkusuz meyvedir derim.
Sakın öyle içten gülme bana karşı,
Dayanamam seni de yerim.
Bir meyve değilsin ki senden hoşlandım,
Hatırlayamazsın...
Hem şehri, hem seni yakından tanımaya,
Bu İzmir'e ilk gelişimdi, bunaltıcı haziranda.
Seninle sahilde otururken baş başa,
Kaçınırdım gereksiz şakalardan.
Kekeme olduğumda telaş telaşa,
İnsanın kalbinden çıkan yangını
Dudaklarına kadar yakan aşk,
Kelimelerin susturucusu...
Sevdiğimi öğrendiğin halde,
Seninle olmaya inanmak;
Fırtınaya yakalanmış kaptanın,
Uğruna ne uykularımı feda ettim bir masala,
Israrla boş sevdanın peşindeydim dörtnala...
Sert değil hiçbir kahve, sigara hüzünden.
Dört mevsimim sonbahar senin yüzünden.
Bazen insanları sevdiklerimden sayıp,
Arpacıklarım uykularımda cirit atıyor hala.
Kof sevdanın peşinden gitmiştim dörtnala...
Sert değil hiçbir kahve, sigara hüzünden.
Dört mevsimim sonbahar senin yüzünden.
Bazen insanları sevdiklerimden sayıp,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!