Benzemeyen Aynılar Şiiri - Cihad Keskin

Cihad Keskin
44

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Benzemeyen Aynılar

- i -

ölüyorum.
henüz fark etmiyorum bunu.
henüz bilmediğim bir isim, duymadığım bir yüz bu ama, ben göz göre göre ölüyorum.
gün doğuyor, ben ölüyorum.
gün batıyor, ben ölüyorum.
kuş uçuyor, yaprak düşüyor, ağaç büyüyor; ben ölüyorum.
bir çocuk ağlıyor ışıkların altında, mendil satan bir çocuk ağlıyor, ben ölüyorum.
bir yanda mutlu olanlar, bir yanda üzüntüler.
kederden başını kaldıramayanlar, oralarda bir yerlerde sevinçten gözü hiçbir şey görmeyenlere komşu; ben ölüyorum.
henüz fark etmiyorum bunu.
gün geçiyor, takvimlerden eksiliyor yapraklar, saniye dakikayı kovalıyor, akrep yelkovanla sımsıkı...
ölüyorum.
çiçek açıyor, dükkanlar kapatıyor, bulut çıkıyor, gökkuşağı filan, ben ölüyorum.
yavaş yavaş, her bir anda geriye bakmadan, ileriyi göremeden, şimdiyi anlayamadan, her bir an, yavaş yavaş...
kısım kısım ölüyorum.
henüz fark etmiyorum bunu.
uzun bir zamana yayılmış, özeti hiçbir yerde bulunmayan fakat hiçbir şekilde tamamını hatırlayamadığım bir hayatın tam ortasında, belki de sonunda, bilmiyorum.
bilemiyorum.
nasıl başladım, nasıl bitiyorum, bilemiyorum.
çok düşündüm bunu, nereden geliyorumu, nereye gidiyorumu, neden burada duruyorumu çok düşündüm.
neden birikiyorum, neden biriktiriyorum, neden gidiyorum, neden geliyorum, neden duruyorum...
bunlara bir yanıt bulamadan, ölüyorum.
açık açık.
çok açık.
bariz bu kime sorsan söyler.
kime sorsan farkında değildir aynı zamanda.
ben mesela bir kış hatırlıyorum, önceki kışlara benzeyen.
ben mesela bir kış hatırlıyorum, önceki kışlara hiç benzemeyen.
öncekilerle aynı yazlar da yaşadım, öncekilere düşman baharlar da.
ne her şey değişiyor ne her şey aynı, aynı zamanda.
sisli puslu yalnızlıkların arkasında demlenirken sözcükler, bir fırtınada darmadağın oluyor birleşince oluşacak cümleler.
bu yüzden de olsa vazgeçmiyoruz hiçbirinden.
şikayetçi değilim, hiç olmadım gerçekten.
isyana da kalkmadım, bağırıp çağırdığım olmuştur ama yıkıldığımı duymadım.
bir şeyler arıyorum, bir şeyler buluyorum.
farkında değilim...
gün doğuyor, gün batıyor, kuş uçuyor, yaprak düşüyor, ağaç büyüyor, çiçek açıyor, dükkanlar kapatıyor, bulut çıkıyor, gökkuşağı filan...
gökkuşağı filan ama ben ölüyorum.
henüz fark etmiyorum.
ben de sizinle birlikte, her saniye, ölüyorum.
henüz fark etmiyorum dediğimde, aslında fark etmiş oluyor muyum?
fark ediyorum da itiraf mı edemiyorum belki?
ya da bu bir itirafsa, o zaman olan ne?
kabul mü edemiyorum?
kabul etmediğim bir şey hakkında bu kadar konuşmayacağıma göre, ben ölüyorum.
sanırım fark ediyorum.
yavaş yavaş ve her bir an.
ölen herkes gibi, yaşayan herkes gibi, senin gibi, onun gibi, bunun gibi, şunun gibi...
topraklar, yapraklar, ağaçlar, kuşlar, gökkuşağı filan.
ben de sizin gibi...
bildiniz...
ölüyorum...
bütün bütün gidiyoruz her birimiz, parça parça gidiyoruz, yer yer gidiyoruz bildiniz.
kimi zaman yarını planlıyoruz bugünü tam olarak anlamamışken.
doğmamış çocuğa mektup bizimki.
doğar mı doğmaz mı, okur mu okumaz mı, anlar mı anlamaz mı bilmeden.
çok üzüldüm bu zamana kadar ama nadiren ağladım.
çok yıprandım ama çok az harcandım.
çok sarsıldım ama devrilmedim daha.
çok düştüm mesela ama çok da kalktım aynı zamanda ayağa.
son düşüşün hikayesi bu aslında.
ölmemiş adama mektup.
okur mu okumaz mı, anlar mı anlamaz mı bilmeden.
kalkmanın olmadığı son düşüşün hikayesi.
buradan sonrasını biliyorsunuz.
toprak, yaprak, ağaç, kuş, gökkuşağı filan.
özgürlükle cezalandırılmış, süslü bir yalnızlıktan fazlası değil bizimki.
bizim en büyük cezamız, yalnızlığımızı özgürce yaşamak.
kimsenin rahatsız edemeyeceği o son yalnızlık diyorum, kimsenin arayıp sormayacağı, hani şairin de dediği gibi, gidenin memnun olduğu, ki dönmediğine göre diyor şair.
oradan o sonucu çıkartıyor, memnun olmasaydı dönerdi diyor.
dönmediğine göre diyor, memnun olsa gerek diyor.
dönememe ihtimalini ya hesaplamıyor ya da mutlu olmuyor o hesabı yapınca.
orada sıkışıp kalma ihtimali de var azıcık anlayınca.
oradan dönmememiz oradan memnun olduğumuz anlamına gelmiyor aslında.
neyse diyorum, yine ne diyorum...
son düşüşün mektubu bu.
ne bir vasiyet içerir ne de bir miras.
ki zaten tüm bu yazılanlar bana kalırsa başlı başına bir miras.
yine aynı yerdeyiz.
toprak, yaprak, ağaç, kuş, gökkuşağı filan...
ölüyorum...

- ii -

gün günlerden iyi geliyor hava bazen pembe ya da sarı.
asla bulamıyoruz işte kaybettiğimiz baharı.
hava pembe bugün belki ya da sarı.
bilmiyoruz nerede olduğunu o kayıp baharın.

yine de özlemek hissemize pay edilen dün olan tüm şimdileri.
şimdiye gelecek diyor, dünü yok sayıyor kimileri.
uyuyup uyanmak ve bütün yolculuk elbet iki ileri, bir geri.
yine de var demiyor, yok sayıyor dünkü baharı kimileri.

yine de gitti gider o baharlar o kışlarla beraber,
ki yazdan hazzetmediğimi bilir yine eskiler,
son bir bahar damlar yine, yağmur gibi bekler...
bizi öldürenler yine o bir günlük kelebekler...

- iii -

yaz yaz bitmiyor ama yaz bitiyor bir süre sonra.
kış geliyor kış yaza dönüyor, ocak'ta mayıs havası, mayıs'ta nisan kargaşası, mart yine aynı, kapı, kazma, kürek, yaprak, toprak, gökkuşağı filan...
ölmemiş adama mektup...
zarfı mühürsüz, kendi hükümsüz.
varlık içinde yokluk,
yokluk içinde bolluk yine kısmetimiz.
nicedir demlenmiyoruz da şöyle.
orhan veli'yi de bu güzel havalar mahvetmişti.
kendi diyor, ben onun yalancısıyım.
evkaftaki memuriyetinden istifa ettiğini söylüyor.
aşağı yukarı bu havalar olsa gerek.
yazmayı bırakırsam ölürüm diye mi yazıyorum hala?
ölüyorum diye mi yazmayı bırakmıyorum yoksa?
yine de sizinle aynı fikirdeyim.
bunu gözlerinizde görüyorum.
toprak, yaprak, ağaç, kuş, gökkuşağı filan...
ölüyorum...

- iii.i -

gel geliyor yel ardından nefesler yine zahirden
zahir yine mektumdan mevcut ki yalan gizli doğrudan
bir bakıma yağmurlar alır hakkı batıldan
zahir de kayıplarda yoksun yine kibirden

yok diyelim olmayana hep birlikte birleşip
olmayanla anlaşalım olanla helalleşip
yok yine de olmuyor, kime sorsan ölüyor
bunu sade ben değil, yaşayan da görüyor

atlamak mı kayalardan, yoksa tırmanmak mı daha zor?
göz önünde durana yok demek mi daha zor?
yasak meyve tadından kaçınmak mı daha zor?
ölüm günü gelene dek yaşamak mı daha zor?

- iii.ii -

nice günlerde nice aylarda ve dahi nice pazar akşamları...
ne günlerdi, ne güzeldi, ne iyiydi hepsi.
belki hepsi değil, belki bir kısmı ama biz yine de iyi olanları hatırlamayı tercih ettik.
iyi olanları hatırlayınca sanki hepsi iyiymiş gibi geldi.
ve biz iyiyi anımsarken hiçbir şeyden çekinmedik.
iyi diyelim iyi olsun dedik, iyi deyince iyi oluyor mu diye pek de düşünmedik.
uyuyunca geçer dediler, uyuyunca geçen şey sadece zaman, ki zaman uyumasan da geçecek diyemedik.
çünkü iyi geldi uyumak.
çünkü duymuyorduk, çünkü görmüyorduk, bilmiyorduk çünkü.
acıksak da bilmiyorduk, ki rüya bile görüyorduk.
sonra gözler açıldı, kulaklar açıldı.
bir baktık ki susamışız.

-iv-

farklı değiliz birbirimizden.
birlikte yaşıyoruz.
kuş uçuyor, görüyoruz.
bulut çıkıyoruz, görüyoruz.
çiçekler açıyor, biliyoruz.
dükkanlar kapatıyor, biliyoruz.
birlikte yaşıyoruz.
toprak, yaprak, ağaç, kuş, gökkuşağı filan...
ve biz...
hep birlikte...
...........

Cihad Keskin
Kayıt Tarihi : 30.1.2023 16:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Cihad Keskin