benim yüzümdür iste, mağrur, kalın, şizofren;
unutmak ve aynayla, aşklarla azalmada;
ben gideli beridir Hilmi yavuz ile ben
bazen burdayız iste, bazen de ürkünç oda
içimize kapanan kapısıyla bu gün de
bir ben'e acılıyor, ah, yıldızlı ve çorak
Erik çiçek açmış da bahçenin kıyısında
Sen ona hiç bakmadan geçmişsen oracıktan
Leylek dansa durmuş da bacanın tepesinde
O baharlım laklakını durup dinlememişsen
Şakır şakır bir tren bir gece köprüsünden
Islıkla dalmamışsan gurbet türkülerine
Devamını Oku
Sen ona hiç bakmadan geçmişsen oracıktan
Leylek dansa durmuş da bacanın tepesinde
O baharlım laklakını durup dinlememişsen
Şakır şakır bir tren bir gece köprüsünden
Islıkla dalmamışsan gurbet türkülerine
ESERLERİN USTASI
Pek çok eseri olan, durmadan yazan, bilfiil hayatın hep ortasında olan bir şair, yazar.
Kendi iç âlemine bir yöneliş.
Hayatın gerçekliği ile kendi gerçekliği ve gerekliliği arasında bir bağ kurarak içe yöneliyor.
İnsanı mağrur, aşılmaz, şizofren yapan da hayattır. Hilmi Yavuz gibi kendimizi görmek için aynaya bakarsak, aslında kendimizle birlikte gördüğümüz şey, bizzat hayatın kendisidir.
Hayatı yaşanır yapan bizleriz. Hayatı çekilmez yapan da bizleriz, bizim egomuz, bizim kibrimiz…
Dünyevi hırslarımız, acımasız yanımız, içimize çöreklenmiş bir çökelti gibi kötücül, irinli urlardan kurtulmak için kesilmeye, sıkılmaya ve her türlü pislikten kurtulmak için çivilenerek delinmeye ihtiyaç var.
“teslis” kelimesini üç defa kullanarak hem anlatıma güç katmakta, hem de üçleme anlayışını açık açık vurgulamakta.
Çivilenme ile bir taraftan vahşiliğin gerçeği ortaya konulurken, bir yandan da insanlığın içindeki her türlü irinin akıtılarak saf güle dönüşen temiz kanamalarla, “bir” olmaya, “bütünleşme”ye, aslına kavuşmaya vesile olunuyor.
*
Serbest gibi görünen bir şiir.
Sone veya serbest müstezat… Kendileri şiirin başlığında “sonat” dedikleri için elbette ki sone…
Kendine has bir uyak düzeni var. Yani serbesti aşan, serbest olmayan bir uyak düzeni. Dikkatlice bakıldığında zaten görülecektir.
Ayrıca 14’lü hece ölçüsü kullanılmış.
Sadece son beyitin 1. dizesi 13 hece.
“bana çivilidir, İsa’yla çarmıh neyse;”
“… İsa ile … olursa 14 heceye tamamlanmış olur.
Şiir anlayışına uygun olarak, yepyeni ve hiç kullanılması düşünülmeyecek, insanda olumlu intibalar ve algılar bırakmayacak kelimelere de şiirlerinde yer vermekte.
Gerçi bu şiirde, bu tür kelimeler, gerçekliği bütün çıplaklığıyla anlatmada isabetli bir tercih olmuş.
Bir taraftan eskiden kopmadan, gelenekçiliği yaşatırken, hece ölçüsünü kullanması gibi, bir yandan da şekilce kendine mahsus bir biçimsellik uygulanmış.
Şiirde anlama ağırlık verildiği için akıcılık ikinci plana atılmış. Zaten vurgulanan düşünceleri anlatan kelimeler, peş peşe sıralanırsa araya virgül girmesi, yani duraklanarak okunmasına sebep olmakta. Bu da akıcılığı kesintiye uğratmakta.
Sesli okumada ise, ses tonu iyi kullanılırsa, vurgulamalar iyi yapılırsa, anlamca da, anlatımca da çok etkili olacağı muhakkak.
İmgeler, bilenler ve anlayanlar için anlam kazanır, şiire de anlam kazandırır.
Şiirde kullanılan imgeleri o anda hatırlamayanlar veya bilmeyenler, şiiri anlamayacaklar, dolayısıyla okumaktan da zevk almayacaklardır.
*
SEÇİCİ KURUL’A TEŞEKKÜRLER.
Farklı ve güzel bir şiirle güne değer kazandırmışlar.
Yorumumun son paragraflarında belirttiğim gibi pek çok arkadaş, özellikle de şiirle bir şekilde içli dışlı olanlar bile bu şiire pek itibar etmeyecekler, kanaatindeyim.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
Sağlıcakla…
Hikmet Çiftçi
16 Şubat 2014
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
güzel,güne yakışır bir şiiri kana kana içmekten daha güzel ne olabilir ki günün bu saatinde.
Allah,'ihanet edenlerden' korusun! Peygamberleri 'çarmıha' çiviliyorlarsa,'mazlumlara,masumlara' neler yapmazlar?Ah,'sevgi' olsa,ah,sevgi bir 'var olsa!' Olur mu dersiniz? 'bu gidişle,bu dünyayayla...' Çok mu çok zor...Hani 'şarkı'ser ya:'zor dostum zor!' Saygı ve sevgilerimle.
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta