Nasıl anlatsam yâr sana
Sensiz geçen geceleri
Yüreğim bir yangın yeri
Terkettiğin günden beri
Sensiz duygulara küstüm
Sensiz uykulara küstüm
Gıybet.. ağu lokma.. yutulmaz iri
Yalan.. Şirretliği soluyan diri
Yarab! Nefse hâkim eyle Bekir'i
Yalandan gıybetten şerden uzak tut
Küfrün kol gezdiği yerden uzak tut..
Taşları bağlayıp itleri salan
Milletten olanın vay ki hâline
Kuduz it misali her cana dalan
İlletten olanın vay ki hâline..
Aşk ile bir Ferhat dağı deldiyse
Pehlivanlık ne kıspette ne yağda
Has çobanlık ne ovada ne dağda
İnsanın rütbesi özünden geri
Kul’un Kalû Bela sözünden beri
Hakk-ı tanımaya bir berat vardır
Berat kılıçdarı kaç Murat vardır
Hak aramak büyük iş
Hak verende büyüklük
Kendine az, mazluma
Çok verende büyüklük
Bana göre şu emek
Bal tasında taş yemek
Üçüncü bin yılda Bizans Tekfuru
Doğu’dadır; çöktü Samerra suru
Tekfur’un korkusu, tekmil şuuru
Kaybettiysek sebebi nedir bunun?
Bundan hâli pürmelâldir Doğu’nun..
Ferhat’ın Aşk nârını söndürdüğü dağ sensin
Ecyad senin; Cebrail’den asıl sûret veren
Ararat; Nuh tebâya helâkta mühlet veren
Söz tutmaz Okçu’lara Uneyn’de ibret veren
Nebi’yi Zafer’inden döndürdüğü dağ sensin
Koşar bir avcının tazı ardında
Her şey kendindeki ölçüye uyar
Dil söylediğini kulakta duyar
Batı düzeninden verilen ayar
Olur sazın bile cazı ardında
Bundan ki; O’na Kepçe Kulak Reşad derlerdi
Böyle tanırdı O’nu Horasan’ın erleri
…………………………………………..
Vakit, Malazgirt vakti; Tellâllara iş düştü
Edep kapısında Eşek'lik eden
Attığı tekmeyi kendinde bulur
Bir gariban başa üç Şeyh'lik eden
İlimle irfanla aşkla yoğrulur
Maziden bir ibret almazsa insan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!