Dişi bir kaplan gibi asilliğin var duruşunda,
O asillik ki eşi yoktur senden gayrı cihanda.
Karşı konulamaz bir güzellik var varlığında
Sen beni esir ettiğin için özgür oldum.
Senden gelen ızdırap, ruhuma bir hazdır.
Sokakbaşında bir adam bekliyor,
Ölüm paltosunu çekmiş üzerine.
Bana uzaklardan göz kırpıyor,
Fısıldıyor: "Az kaldı kavuşmalarımıza"
Sırtımı dönüyorum, tabi korkudan biraz.
Gülsen sonsuza kadar
Çiçekler açsa yalaz dudaklarında
Bir görsem bir görsem
Güldüğünde şarkı söyleyen kuşlara
Ve eski yârini anımsayıp ağlayan semaya
İsmini söylesem
Kilosu bedava olan yalanların
satıldığı pazarda kayboldum küçük bir çocuk gibi
yüzlerce kararmış yüz arasından geçerek
bakıyorum tezgahlarda satılanlara
kiminin karakteri kiminin namusu serilivermiş
birkaç kilo domatesin yanına
Ah sonbahar, hazin sonbahar!
Kelimelerle tarif edemediğim duygularımın
Mütercimi olmalısın
Günlük güneşlik hayallerimin ardından
Dökülen umutlarım olmalısın!
Hissizleşmek soğuk kış günü
Ağır yorganın altında
Can çekişen zihni
Zehirleyen düşünceler
Kalbe saplanan bir hançerle
Yıkılıyor taze düşler
Ruhuma bir mutluluk ansızın nüzul etmiş,
Mutluluğun adı, gözlerinin rengiymiş.
Ne efsunkardır gözlerinin rengi, sinemi fethetmiş.
En güzel özgürlük demek, sana teslimiyetmiş.
Gözlerinin rengi boyam olsun, kirpiklerin fırça
Yine giriverdin düşlerime
Gözlerimin içine gülüyordun
Yan yana yürüyorduk okul bahçesinde
Kadere meydan okurmuş gibi.
Gökyüzü kıskanıyordu güzelliğini
Çiçekler eğiliyordu karşında
Kapıdan çıkıyorum, dışarıdayım
Bir iki adım atıyorum
Karşıma insanlar çıkıyor
Hepsi bana yabancı
Bir o kadar da tanıdık
Herkesi sana benzetiyorum
İsyan ediyorum bu çağa
Tüm benliğimle nefret ediyorum
Gökyüzünün rengi mavi değil
Yeryüzü kana boyanmış.
İsyan ediyorum bu çağa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!