Sen ressamım salla fırçanı,
Bana bir tablo çiz rengarenk,
Şövalenin açısını kendine göre ayarla,
Tuvaline bakmaya doyamayayım,
Yemyeşil dağları olsun üzerinde,
Cıvıl cıvıl kuşları ötsün dallarında,
Benim hiç oyuncağım olmadı senin ki gibi,
Ama dere kenarından topladığım taşlarım vardı,
Oyuncak bir taksim,kamyonum yoktu,
Ama benim karpuz kabuklarım vardı,
Ard arda sıralayıp kum,çakıl taşıdığım.
Sen buz gibi soğuk havada,
Enkaz yığınlarının arasında,
Sevdiklerini kaybetmiş molozlarda,
Dişinle tırnağınla yaptıklarınla,
Sen öyle mağdur perişanken söyle,
Ben nasıl yatarım sıcak yatağımda.
Ah bu düşlerim,
Yapa yalnız gidişlerim,
Bitmeyen şu dünya işlerim,
Bir gün sizi bırakacağım.
Yapmak isteyip yapabildiklerim,
Artık yok bu ağlayan şehirde,
Balkonunda neşeyle çay içen yaşlılar,
Evinin penceresinden son direktif veren
‘’Kardeşinin elinden sıkı tut yavrum,
Yoldan dikkatli geçin’’ diyen genç anneler,
Artık yok bu ağlayan şehirde,
Geçen gün yolda işe giderken,
Birden burnuma güzel bir koku geldi,
Her taraf beton yığını,Haziran ayı,
Ihlamurlar çiçek açmış be annem,
Of annem sadece kokusunu alıyorum,
Elimi sürüp dokunmak istiyorum,
Madem ki, gidiyorsun bırakıp,
Al bu yüreğim senin olsun,
Ben buralarda yapayalnızım,
Al bu yüreğim senin olsun.
Saksında bir çiçeğin olaydım,
Henüz askerden yeni gelmiştim,
Sevdiğim bir arkadaşım müracaat etmiş,
Benim adıma bu şehrin Tersanesine,
Civan bir delikanlıydım bu şehre geleli,
Tuttuğunu koparan gözü pek,
Yıllar bir birini kovaladı kök saldım,
Bu gün bayram var çocuklar,
Sizin bayramınız, gülün oynayın,
Birbirinizi kırmadan, incitmeden,
Sizi izlemeye doyamıyorum,
Pıtı pıtı yürüyüşleriniz var ya,
Gözlerim doluyor, yüreğim kabarıyor,
Ne kadar da çok değişmiş,
Kana kana suyunu içtiğim,
Balık tutmaya doyamadığım,
Şu inderek deresi,
Pırıl pırıldı suları,
Hemen şurada sıra sıra söğütler,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!