İslam'da kadınların örtünmesi, toplumsal ve dini bir konu olarak sıkça tartışılmaktadır. Bazı kimseler, başörtüsünü dinin en temel simgelerinden biri olarak görse de, başörtüsüne dair Kuran'daki açıklamalar bazen yanlış anlaşılmakta ve tefsirlerde farklı yorumlara yol açmaktadır.
Başörtüsü, bazı Müslüman topluluklarda kadınların dini kimliğini simgeleyen bir giyim biçimi olarak kabul edilmekte ve bu konu sıkça gündeme gelmektedir. Başörtüsünün İslam'da zorunlu olup olmadığı, kadınların örtünme biçimi ve örtünmenin anlamı, farklı düşünce sistemleri ve yaklaşımlar arasında farklılıklar göstermektedir. Ancak, başörtüsüne dair iddiaların çoğu, Kuran'da açık bir şekilde belirtilmiş olan hükümlere dayanmaz. Bu bağlamda, Kuran'ın ilgili ayetleri doğru bir şekilde yorumlamak oldukça önemlidir.
Başörtüsüne dair en sık referans verilen ayetlerden biri Nur Suresi 31. ayettir. Bu ayet, İslam toplumunda kadınların örtünme biçimi hakkında bazı hükümler sunmaktadır. Ayet şu şekilde başlar:
>"İnanan kadınlara söyle: Bakışlarını sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Süslerini ancak görünenler hariç göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üstüne koysunlar ve süslerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, kocalarının oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, kadınları, malik oldukları, kadına ihtiyacı olmayan erkekler ve mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklar dışında kimseye göstermesinler. Ayaklarını vurmasınlar ki gizledikleri süsleri bilinmesin. Ey mü’minler, topluca Allah’a tevbe edin, umulur ki felaha erersiniz.’” (Nur Suresi, 31)
Bu ayet, kadınların başörtüsü takmalarını zorunlu kılmak yerine, onları süslerini ve mahrem bölgelerini yabancılara göstermemekle yükümlü tutar. Ayette geçen “başörtüsü” kelimesi, aslında “örtü” anlamına gelir ve bu örtü, kadının göğsünü kapatacak şekilde sarkıtılmalıdır. Ayette “başörtüsü” ifadesi doğrudan geçmemektedir. Buradaki “humur” kelimesi, genel anlamda örtü anlamına gelir. Kelime, herhangi bir şeyi örtmek, sarmak veya kapamak anlamına gelir.
Ayetteki “humurihinne” kelimesi, “hımar” kökünden türetilmiştir ve bu kelime, örtü anlamına gelir. Arapçadaki anlamı itibariyle “hımar”, başörtüsü anlamına gelmediği gibi, herhangi bir örtü anlamına gelir. Ayetin tamamında “başörtüsü” yerine, “örtü” kelimesi kullanılmıştır.
Yadribne bihumurihinne ala cuyubihinne ifadesi, kelime anlamıyla “örtülerini göğüslerine örtsünler” anlamına gelir. Bu da, başın değil, göğüslerin örtülmesi gerektiğini açıkça gösterir. Dolayısıyla ayetin doğru çevirisi “örtülerini göğüslerinin üzerine örtsünler” olacaktır.
Nur Suresi 31. ayette geçen “Gözlerini harama çevirmekten kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar” ifadeleri, kadınların mahremiyetine dair bir uyarıdır. Buradaki temel amaç, kadınların özgürlüğünü ve onurlarını korumaktır. Ayrıca, ayetteki “süslerini açığa vurmasınlar” hükmü, kadınların dışarıya karşı süslerini göstermemeleri gerektiğini belirtir, ancak bu, başörtüsünü zorunlu kılan bir ifade değildir.
Başörtüsü konusunun doğru anlaşılmadığı noktalardan biri, bazı hadislerin ve yanlış tefsirlerin bu konuya dayandırılmasıdır. İslam dünyasında, başörtüsünün Kuran'dan değil de, hadislerden kaynaklandığı iddiaları bulunmaktadır. Bununla birlikte, Kuran'da başörtüsü ile ilgili açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bazı tefsirciler, başörtüsü tartışmalarına dair “mevzu hadisler” ve yanlış çeviriler kullanarak, ayeti başörtüsü ile ilişkilendirmeye çalışmışlardır. Ancak bu tefsirlerdeki eksiklikler, mantık hataları ve Kuran ile çelişkiler, başörtüsü hükmünün Kuran’dan çıkarılmasını zorlaştırmaktadır.
Bir diğer yaygın yanlış anlayış, Ahzab Suresi 59. ayetteki “cilbab” kelimesinin başörtüsünü kapsadığı iddialarıdır. Oysa cilbab, kadının tüm bedenini örten giysi anlamına gelir. Bu ayette başörtüsüne dair bir hüküm bulunmamaktadır.
Kadının Süsleri ve Mahremiyeti Üzerine Kuranî ve Hadisî Bir İnceleme
Kadınların giyimi ve süslenmesi konusu, İslam toplumunda tarihsel olarak birçok farklı yorum ve anlayışa tabi tutulmuştur. Ancak bu konuya dair en doğru bakış açısını edinmek için, Kuran’ın açık ifadelerini incelemek gereklidir. Kuran'da kadınların "ziynet" (süs) ve "mahremiyet" ile ilgili bahsedilen hususlar, zaman zaman farklı yorumlarla gündeme gelmiş, yanlış anlamalar ve bağnazca uygulamalar ortaya çıkmıştır.
Kuran’daki "ziynet" kelimesi, Türkçede "süs" olarak çevrilen ve genellikle takı, elbise gibi görsel estetikle ilgili şeyleri ifade eden bir terimdir. Ancak, bu kelimenin anlamı bağlama göre değişiklik gösterebilir. Kuran’daki bazı ayetlerde, özellikle kadınlarla ilgili olarak kullanılan "ziynet" kelimesi, süslenme amacını taşır, ancak burada kastedilen yalnızca dışsal güzellik değil, aynı zamanda içsel bir olgunluk ve edeptir.
Özellikle Araf Suresi, 31. ayetinde (Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının...) "ziynet" kelimesi, takı ve süs eşyalarını kapsayacak şekilde kullanılmıştır. Burada Allah, kullarına "süslenmelerini" bir güzellik olarak sunmakta, ancak aynı zamanda takvanın da daha önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Araf Suresi, 32. ayetinde ise, "Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" ifadesiyle, takıların ve süslerin Allah tarafından helal kılındığına işaret edilmiştir. Bu, süs ve takıların aslında birer nimet olduğunun altını çizmektedir.
Nur Suresi, 31. ayet kadınların nasıl davranmaları gerektiği konusunda açık hükümler içerir. Ayet, kadınların belirli yerleri dışında, süslerini yalnızca kendilerine yakın olan kişilere gösterebileceğini belirtmektedir. Bu "süsler" ifadesi, bazı kişiler tarafından yanlış bir şekilde sadece takı ve boncuklarla ilişkilendirilse de, ayetin bağlamı aslında çok daha derindir ve kadınların mahrem bölgelerini ifade etmektedir. Ayet, kadınların cinsel organları ve göğüsleri gibi mahrem yerlerini, sadece izin verilen kimseler dışında herkesten saklamalarını emreder.
Ayetin ilgili bölümü şu şekildedir:
> "süslerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, kocalarının oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, kadınları, malik oldukları, kadına ihtiyacı olmayan erkekler ve mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklar dışında kimseye göstermesinler. Ayaklarını vurmasınlar ki gizledikleri süsleri bilinmesin. ..." (Nur Suresi, 31)
Burada "süsler" ifadesi, yalnızca kadının fiziksel takılarını değil, mahremiyetini ifade eden yerlerini de kapsamaktadır. Ayette belirtilen "mahrem yerler" ifadesi, ayetin başındaki örtülmesi gereken "ziynet" kelimesinin yanlış anlaşılmasına karşı bir düzeltme olarak görülebilir. Ayet, kadınların yalnızca ihtiyaç duydukları kişilere ve uygun sınırlar içinde süslerini göstermelerine izin vermektedir.
Kadınların "süs" kelimesi ile ne kastedildiği ve nasıl bir örtünme gerekliliği olduğu konusunda yapılan yorumlar, zaman zaman büyük bir yanlış anlamaya yol açmıştır. Bir kısım âlimler, "ziynet" kelimesini kadın vücudunun tamamını ifade edecek şekilde yorumlamış, bu da kadının tüm vücudunun kapatılması gerektiği şeklinde yanlış bir anlayışa yol açmıştır. Oysa Kuran, kadınların vücutlarını kapatmalarını emretmek yerine, sadece mahrem yerlerini, yani cinsel organlarını ve göğüslerini örtmelerini istemektedir.
Ayrıca, bazı sahte hadisler de, kadınların başörtüsü takmalarının gerektiğini, bunun Kuran’da açıkça belirtilmiş olduğu yönünde yorumlar üretmiştir. Ancak, Nur Suresi 31. ayette başörtüsü ile ilgili bir ifade yer almaz. Bu ayet, kadınların başlarını örtmelerini doğrudan emretmemektedir. Bu durum, bağnazların ve bazı kültürel öğelerin, Kuran’ın gerçek anlamından sapmalarını ve kadını daha sıkı şekilde denetlemek için yanlış bir tefsir uygulamalarını gözler önüne sermektedir.
Başörtüsü ile ilgili kullanılan bazı hadisler, Kuran ile açıkça çelişmektedir. Örneğin, Aişe’nin rivayet ettiği hadise göre, muhacir kadınlar "tesettür ayeti" indirildiğinde, eteklerinden bir parça kesip başlarını örtmüşlerdir. Ancak, bu rivayet, kadınların vücutlarını örtmeleri gerektiğini savunmak için yapılan sahih olmayan bir eklemeyi göstermektedir.
Hadislerdeki çelişkiler, Kuran’daki anlatımlarla tutarsızlık gösterdiği gibi, başörtüsünün zorunluluğu konusunda da kafa karışıklığına neden olmuştur. Oysa Araf Suresi ve Nur Suresi gibi ayetlerde, kadının süslerini yalnızca belirli kişilerden saklaması gerektiği, başörtüsü ile ilgili açık bir emrin bulunmadığı görülmektedir.
Kuran’ın Temel İlkeleri ve Haramlar
İslam’da haramlar ve helaller Allah tarafından çok net bir şekilde belirlenmiştir. Örneğin, Bakara Suresi’nde (173. ayet) domuz etinin haram olduğu belirtilirken, bu hüküm, Allah’ın kesin ve tartışmasız bir buyruğudur:
“O, size ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı...” (Bakara, 173).
Bu ayette geçen “kesin olarak haram kıldı” ifadesi, Müslümanların bu konuda hiçbir tereddüt yaşamaması gerektiğini açıkça belirtmektedir. Benzer bir şekilde, faizle ilgili olarak Bakara Suresi’nin 275. ayetinde de çok net bir hüküm vardır:
“...Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır...” (Bakara, 275).
Her iki örnekte de Kuran’ın verdiği hüküm, tartışmasız ve kesin bir şekilde bildirilmiştir. Bu, İslam’ın helaller ve haramlar konusundaki tavrını anlamamıza yardımcı olmaktadır. Ancak bazı geleneksel yaklaşımlar, Kuran’ın bu net ifadelerinden saparak, farklı yorumlar ve eklemeler yapmışlardır. Bu durum, özellikle kadınların giyimi ile ilgili yorumlarda daha belirgin bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Kadın Bedeni ve Giyimi Üzerine Geleneksel Yorumlar
Kadın bedeni ve giyimi, özellikle bazı bağnaz yaklaşımlar tarafından sıkça tartışılmış ve bu konuda farklı hükümlerin verildiği görülmüştür. Kadınların örtünmesi gerektiği düşüncesi, çoğunlukla kadın vücudunun erkekleri tahrik edici olduğu ve bu yüzden kadınların kapatılması gerektiği inancından kaynaklanmaktadır. Ancak, Kuran’ın iffet anlayışı, insanın vicdanı ve ahlakı ile ilgilidir; dış görünüşle değil, kişinin içindeki ahlaki değerlerle bağlantılıdır.
Kuran’da kadınların giyimi ile ilgili kesin bir hüküm verilirken, bu hüküm genellikle kadının toplum içinde güvenliğini sağlamak ve iffetini korumak amacıyla yapılmıştır. Örneğin, Ahzab Suresi’nin 59. ayetinde, kadınların dış elbiseleriyle örtünmeleri gerektiği belirtilmiştir:
“Ey Nebi, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (Ahzab, 59)
Bu ayette, kadınların giyimi ile ilgili olarak cilbab (başörtüsünden çok daha geniş kapsamlı bir örtü) giyilmeleri gerektiği ifade edilmiştir. Cilbab, kadının vücudunu tamamen örten bir elbisedir. Kuran’da başörtüsü kelimesi geçmemekle birlikte, bazı tefsirlerde yanlış yorumlar yapılarak bu ayet başörtüsü olarak kabul edilmiştir. Ancak bu yorum, Kuran’ın mesajını doğru yansıtmamaktadır. Kuran, kadınların vücutlarını tamamen örtmeleri gerektiğini ve bu şekilde toplumda özgürce hareket etmelerini istemektedir. Bu giyimin, kadınların toplumda tanınmalarını ve zarar görmemelerini sağlamayı amaçladığı açıktır.
Geleneksel bazı yorumcular, Kuran’ın mesajını kendi mezhep anlayışlarına göre çarpıtarak, kadının dışarı çıkmaması, evde kapalı kalması gerektiği gibi kısıtlayıcı yorumlar geliştirmiştir. Bu yorumlar, Kuran’ın ahlaki bir yaklaşımı ve vicdani sorumluluğu vurgulayan mesajını göz ardı etmektedir. Kuran’a göre, kadın ve erkek arasında ahlaki sorumluluk açısından herhangi bir ayrım yoktur. İffet, her iki cins için de geçerli bir sorumluluktur.
Ahzab Suresi’nin 35. ayetinde, erkeklerin ve kadınların eşit şekilde iffetli olmaları gerektiği belirtilmiştir:
“Irzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ...” (Ahzab, 35)
Bu ayet, her iki cinsin de ahlaklı ve iffetli olması gerektiğini açıkça ifade etmektedir. Ancak, bağnaz yaklaşımlar, kadının giyimi üzerine fazla odaklanmış ve ahlakın içsel bir değer olduğunu göz ardı etmiştir. Kadının vücudunu örtmek, sadece dışsal bir önlem olarak görülmemelidir; daha önemlisi, bu kararın kadının aklı, vicdanı ve imanı ile verilmesi gerektiğidir. Kadının örtünmesi, onun içsel bir tercihidir ve toplumun baskılarından bağımsız olarak kendisi tarafından yapılmalıdır.
Modern dünyada, kadınların giyimi üzerindeki tartışmalar daha farklı bir boyuta taşınmıştır. Kadınların özgürlüğü, kendi bedeni üzerindeki kararları alma hakkı, bireysel haklar ve eşitlik gibi kavramlar ön plana çıkmaktadır. Kuran’a göre, bir kadının iffetli davranıp davranmayacağını belirleyecek unsur, dış görünüşü değil, içindeki Allah korkusu ve ahlakıdır. Kuran’da, “…Ki görünmeyen yerde kendisine karşı gelmekten sakınanların kimler olduğunu bilmek için....” (Maide, 94) şeklinde ifade edilen bir ayet, insanların sadece dışarıda değil, gizli yerlerde de Allah’a karşı sorumlu olduklarını belirtmektedir.
Bu bağlamda, İslam’ın kadına yönelik asıl mesajı, kadının içsel değerlerini ve ahlaki sorumluluklarını ön planda tutarak, dışsal baskılardan uzak bir yaşam sürmesidir. Kadın, başını örtme kararı gibi kişisel bir tercihi, içsel vicdanı ve inancı doğrultusunda almalıdır.
Sonuç olarak, İslam'daki örtünme başörtüsü değildir. Cinsel organların örtülmesidir. Kuran, kadınların örtünmesini önerirken, aynı zamanda onların özgürlüklerini, onurlarını ve mahremiyetlerini koruma amacını taşır. Kadınların süslenmesi ve örtünmesi meselesi, İslam’da çok hassas ve önemli bir konu olmakla birlikte, bu konuda yapılan yanlış yorumlar ve hadisî eklemeler, Kuran’ın özünden sapılmasına yol açmıştır. Kuran’da kadınların örtünmesi gerektiği yönünde açık bir emri bulmak mümkün değildir. Bunun yerine, kadınların mahremiyetine saygı gösterilmesi ve süslerini yalnızca belli bir çerçevede göstermeleri gerektiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda, süslerinin takılarla alakalı olmadığı, kadınların mahrem bölgelerinin gizlenmesi gerektiği anlaşılmalıdır. Ancak, yanlış yorumlarla yapılan başörtüsü dayatmaları, Kuran’ın özünden uzaklaşan bir yorumdan kaynaklanmaktadır. İslam’da kadının özgürlüğü, mahremiyetine saygı gösterilerek, içsel ve dışsal güzelliklerinin dengeli bir şekilde korunmasıyla sağlanmalıdır. İslam’da kadının giyimi ile ilgili olarak geleneksel ve bağnaz yaklaşımların ötesine geçmek, Kuran’ın mesajını doğru bir şekilde anlamak gerekmektedir. Kuran, kadınların iffetli olmalarını ve özgürce hareket etmelerini istemekte, ancak bunun için kadının bedeni üzerinde bir baskı kurmamaktadır. Kadın ve erkek arasındaki iffet sorumluluğu eşittir ve İslam, bu sorumluluğu yerine getirirken insanın vicdanını, aklını ve Allah’a olan bağlılığını ön plana çıkarır. Kadınların giyimi, kişisel bir tercih olup, toplumsal baskılardan bağımsız olarak her birey kendi kararını vermelidir.
Kayıt Tarihi : 5.1.2025 12:41:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!